Amerika İş Planını değiştiriyor: Bedavadan aboneliğe geçiyor
TEKNOLOJİBir anlamda ABD, dünyaya “Beni kullanmak istiyorsan abone olmalısın” diyor. Bir şirket, “bedava” modelden “abonelik” modeline geçtiğinde, “açık kaynak” alternatiflerine yeni fırsatlar doğar. Bakalım, dünya düzenindeki bu boşluğu kim dolduracak?
Hippi kültürü ve 1960’ların mülkiyet yerine kolektif paylaşımı savunan karşı kültür hareketleri, internetin ücretsiz ve açık bir yapı olarak tasarlanmasını etkiledi. Özellikle hippi hareketinin önemli figürlerinden Stewart Brand’in savunduğu “Bilgi özgür olmak ister” (Information wants to be free) felsefesi, internetin ilk dönemlerindeki açık paylaşım anlayışını besledi. “Whole Earth Catalog” adlı dergide bilgi paylaşımının önemini vurguladı.
Bu anlayış, internetin ilk yıllarında akademik araştırmaların, açık kaynak yazılımların ve bilginin serbestçe paylaşılmasını teşvik etti. Aynı zamanda, bilgisayarların bireyleri güçlendirebileceğini savunan “Hacker Etiği” fikrinin gelişimine de katkı sağladı. Hippi kültürü ile MIT, Stanford, Berkeley’deki hacker toplulukları arasında ideolojik bir bağ vardır. Açık kaynak yazılım, ücretsiz internet ve özgür bilgi paylaşımı fikri, bu kesişimin bir sonucu oldu. 1970’lerde ve 80’lerde internetin temel protokollerini geliştiren kişiler, bilgiye erişimin serbest olması gerektiğine inanıyordu. ARPANET gibi erken dönem internet sistemleri, ticari kazanç amacıyla değil, bilgi paylaşımı için oluşturuldu. Örneğin, Internet protokollerinin oluşturulduğu IETF (Internet Engineering Task Force) örneğin hala .txt dosyaları gibi en temel dijital enstrümanlar ile oluşturulur. Buradaki amaç her bilgisayarın bu dosyaları açabilmesi ve herkesin buraya katkı verebilmesi içindir.
1990’larla birlikte internetin ticarileşmesi başladı. Hatta bu dönüşüm için Sovyetler Birliğinin çöküşü bile beklendi denir. Soğuk Savaş’ın iki kutuplu dünyasında bilgi saklamaya odaklanılmışken, internetle birlikte bilgi paylaşımı esasına dayalı bir paradigma gerekiyordu ki, yaygınlaşsın ve değeri artsın.
Bugüne kadar “bedava internet” fikri büyük ölçüde reklam modeline dayandı. Google ve Facebook gibi şirketler, daha çok kullanıcıya ulaşarak “network effect” ile değer kazanmayı hedefleyen iş modelleri geliştirdi. Kitlelere erişmek için reklam mecrası haline gelen bu platformlar, yatırımlarını hızlandırarak uzun süre negatif bilançolarla büyüdü. 2000’li yıllarda bu agresif yatırımlar, fiber optik altyapının tüm dünyaya yayılmasını sağladı. Ancak, 2000 krizinde bu yatırımların büyük bir kısmı borsada eridi ve sonuç olarak, internet altyapısını finanse eden aslında halk oldu.
İnternetin ticarileşmesindeki ikinci aşama, abonelik modellerine geçişti. “SaaS” (Software as a Service) modeli ile yazılımlar bir hizmet olarak sunulmaya başlandı ve yazılım şirketleri, aylık veya yıllık aboneliklerle gelir elde etmeye başladı. Şimdi ise internet, yapay zekâ asistanları ile üçüncü ticarileşme modeline evriliyor.
ABD, dünyaya “Beni kullanmak istiyorsan abone olmalısın” diyor. Bir şirket, “bedava” modelden “abonelik” modeline geçtiğinde, “açık kaynak” alternatiflerine yeni fırsatlar doğar. Bakalım, dünya düzenindeki bu boşluğu kim dolduracak?
ABD’nin Küresel Stratejisi: Bedavadan Aboneliğe
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra küresel liderliği ele geçiren ABD ise son yüzyılda neredeyse “bedava” bir modelle ilerledi. Kendi siyasal ve kültürel hegemonyasını yaygınlaştırmak için genişleyerek, Amerikan şirketlerinin ve politikalarının dünyaya yayılmasını sağladı. Bir anlamda, kendisini bir reklam platformu gibi konumlandırdı. Bu, bütün dünyanın bir nevi ABD gibi yaşamaya, yaşadıkça onun üretimlerini daha da çok istemeye dönük bir iş planıydı. Başarısız olmadı çok da başarılı oldu.
Şimdi, Trump ve Musk ekseninde bir abonelik modeline geçiş söz konusu. ABD, siyasi hegemonyasının en önemli aracı olan NATO’ya, “Para vermezseniz koruma sağlamam” diyerek yeni bir yaklaşım benimsedi. Kanada’ya yardım karşılığında girişimcilik ekosisteminde olduğu gibi “exit” sağlamaya çalışıyor. Grönlandı “firesale” ile almaya çalışıyor. USAID gibi, ülkelerin kılcal damarlarında faaliyet gösteren birçok yardım programı aniden durduruluyor. Fulbright gibi meşhur öğrenci bursları iptal edileceği söyleniyor.
Ukrayna’ya, “Madenlerin karşılığında koruma sağlanır” mesajı verildi. Musk, Starlink uydularını kapatma tehdidinde bile bulundu. Ülkeler arasında karşılıklı ekonomik yaptırımlar ve tarifeler havada uçuşuyor. ABD’nin teknoloji ve ekonomi politikaları da bu dönüşüme aynı şekilde ayak uyduruyor. Çin’e yönelik çip ve yapay zekâ ihracatı sınırlandırıldı, ABD teknolojilerine erişim artık koşullara bağlı hale geldi. Çinli öğrencilere vize engelleri getirildi, burslar ve araştırma fonları belirli ülkelere kapatıldı.
Bir anlamda ABD, dünyaya “Beni kullanmak istiyorsan abone olmalısın” diyor.
Bir şirket, “bedava” modelden “abonelik” modeline geçtiğinde, “açık kaynak” alternatiflerine yeni fırsatlar doğar. Bakalım, dünya düzenindeki bu boşluğu kim dolduracak?
İlginizi Çekebilir