Almanya Seçimleri 1: Seçim süreci ve sonuçlar
DIŞ POLİTİKANihayetinde, bir önceki hükümetin dağılmasına ve erken seçimlere yol açmış olan liberal FDP’nin yüzde beş barajının epeyce altında kalmasıyla ve Die Linke’den ayrılarak karmaşık söylemiyle (AfD dahil!) diğer partilerin tabanından da oy almaya çalışan solcu BSW’nin ise gerçek anlamda barajı ‘kıl payı’ kaçırmasıyla seçim gününün asıl sorusu da cevabını bulmuş oldu.
Son anda yaptığı büyük seçim kampanyası atağıyla kendine çektiği ‘emanet oylar’ sayesinde (bir zamanlar Türkiye’de barajı aşma sorunuyla karşılaşan HDP’nin hikayesine benzer şekilde) Die Linke (Sol Parti) önemli bir başarı elde etti.
23 Şubat 2025 Pazar günü yapılan ‘tarihi’ Almanya seçimleri sonrasında ortaya çıkan tablo hakkında Almanya’da ve dünyada önemli tartışmalar yürütülüyor.
Özellikle aşırı sağ popülist AfD’nin (Almanya için Alternatif) beklenen büyük zaferi ile bunun tarihsel kökenleri, konjonktürel küresel nedenleri ve olası sonuçları bağlamında bu tartışmalar, daha uzun süre devam edecektir. Bu çok önemli konuda söyleyeceklerimi sonraya bırakarak, bu yazı dizisinde seçim süreci ve sonuçları hakkında bazı kısa notlarımı paylaşmak isterim.
Sönük kampanya
Seçimlerden bir ay önce Almanya’nın üç ayrı bölgesinde üç ayrı şehri, Berlin’i, Hamburg’u ve Tübingen’i ziyaret ederek seçim ortamını gözlemleme ve bazı meslektaşlarım başta olmak üzere farklı çevrelerden insanlarla konuşma/tartışma olanağı buldum. Esasen seçimlerden önce yayınlanacak bir yazı dizisi için aldığım notları maalesef zamanında okuyucularla paylaşamadım, ama bu konuda şimdi iki önemli gözlemi dile getirmek isterim.
Birincisi, zaten genel olarak Türkiye’dekilerle karşılaştırılamayacak derecede ‘sakin’ geçen Almanya’daki seçim kampanyaları, seçim yaklaşırken düzenlenen ve bizatihi katılma olanağı bulduğum Berlin ve Tübingen’deki AfD karşıtı mitingler dışında, bu sefer de pek heyecansız geçti. Bu mitinglerde ve genel anlamda Almanya’da gözlemlediğim, aşırı sağın yükselişine karşı demokrasi savunuculuğu ve ırkçılık karşıtlığı ümit vericiydi, ama bu karşıtlık ne yazık ki daha ziyade orta sınıf liberal ve sol çevrelerle sınırlıydı. Seçimlerin sonucu konusunda neredeyse uzun süredir kesin sonuç algısı/bilgisi edindiren anketlerin de seçim sonuçları konusundaki merakı/heyecanı azalttığı düşünülebilir. Ancak tuhaf olan, anket sonuçlarına bakıldığında bir önceki seçimlere göre en büyük sıçramayı yapacağı anlaşılan AfD’nin hedef gösterdiklerinin başında gelen Türkiyeli göçmenler arasında (alarm durumu bir yana) uyarıcı bir etki bile yapmadığını gözlemlemek şaşırtıcıydı. Hem görüşmelerimde hem de mitinglerde karşıma çıkan tablo bu olmuştu maalesef.
Son haftalarda anketlerde Sol Parti oylarının yüzde yediye kadar çıkmasıyla beraber seçim gününün asıl sorusu da diğer iki partinin (FDP, BSW) barajı geçip geçemeyecekleri hususu oldu.
Asıl merak konusu: Küçük partilerin akıbeti
İkinci önemli gözlemim, yine anket sonuçlarına bağlı olarak, seçim sonuçlarıyla ilgili asıl merak konusunun üç küçük parti olarak Die Linke (Sol Parti), FDP (Liberal Demokrat Parti) ve BSW’nin (Sahra Wagenknecht İttifakı) yüzde beş barajını aşarak meclise girip girmeyeceğiydi. Bu partilerin barajı aşıp aşmayacakları, genel olarak meclisteki sandalye dağılımını da belirleyeceğinden, küçük partilerin seçimlerde alacakları sonuçlar herkes için heyecan ve merak uyandıran bir konuydu.
Dikkat çeken bir diğer durum da aşırı sağ AfD ile son zamanlarda Friedrich Merz önderliğinde giderek AfD’ye daha çok özenerek iyice sağa kayan muhafazakar demokrat CDU/CSU’nun (Hristiyan Demokrat/Sosyal Birliği, kısaca Birlik) hakimiyetindeki bir mecliste, soysal demokrasinin solunda solun muhakkak yer alması gerektiği düşüncesi, özellikle gençler arasında yürütülen kampanyalarda önemli rol oynadı.
Öte yandan son haftalarda anketlerde Sol Parti oylarının yüzde yediye kadar çıkmasıyla beraber seçim gününün asıl sorusu da diğer iki partinin (FDP, BSW) barajı geçip geçemeyecekleri hususu oldu. Nitekim, son anda yaptığı büyük seçim kampanyası atağıyla kendine çektiği ‘emanet oylar’ sayesinde (bir zamanlar Türkiye’de barajı aşma sorunuyla karşılaşan HDP’nin hikayesine benzer şekilde) Die Linke (Sol Parti) önemli bir başarı elde etti.
Nihayetinde, bir önceki hükümetin dağılmasına ve erken seçimlere yol açmış olan liberal FDP’nin yüzde beş barajının epeyce altında kalmasıyla ve Die Linke’den ayrılarak karmaşık söylemiyle (AfD dahil!) diğer partilerin tabanından da oy almaya çalışan solcu BSW’nin ise gerçek anlamda barajı ‘kıl payı’ kaçırmasıyla seçim gününün asıl sorusu da cevabını bulmuş oldu.
Sonuçta beş partili meclis ortaya çıktı. Oy oranları sıralamasına göre bu partiler, CDU/CSU, AfD, SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi), Die Grüne (Yeşiller) ve Die Linke olarak sıralandı.
Bu sonuçlarla beraber Almanya’nın en çok konuştuğu mesele olan, böyle bir meclisten nasıl bir hükümet çıkacağı sorusunu ise sonraki yazılarda ele alacağım.
İlginizi Çekebilir