Alice Harikalar Diyarında…
EKONOMİ
Alice Harikalar Diyarında…
Satınalma gücü paritesi kullanımıyla ilgili sakıncalar bulunur. Bunu bilmek ve diğer yöntemlerle birlikte değerlendirmek bizi gerçeğe götürür. Ancak Sayın Bakan, bunları görmezden gelerek bize bir masal anlatmış. Eğer, Sayın Bakan’ın dediği gibi dövize ihtiyacımız yok ve kişi başına milli gelirde dünyanın 11. ülkesiysek kendisine niçin ihtiyaç duyuldu? Bir toplumda en sakıncalı konulardan biri, ülkeyi yönetenlerin halkın gerçeklerinden kopmaları ve başka bir dünyada yaşamalarıdır.
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmalarda, iki konu dikkatimi çekti. İlki, “Yurtdışında para aramıyoruz, Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok”; diğeri de. “Türkiye satınalma gücüyle zaten dünyanın en önemli ekonomilerinden biri, 11. sırada” ifadesi.
Bu ifadeler bana, “Alice Harikalar Diyarında” adında bir çocuk masalını anımsattı. Alice Harikalar Diyarında, genç bir kız olan Alice’in fantastik ve absürd maceralarını anlatır. Alice, bir gün tavşan deliğinden aşağı düşer ve burada Harikalar Diyarı’na adım atar. Harikalar Diyarı, mantığa ve gerçekliğe meydan okuyan bir dünya dolusu tuhaf varlık ve olayla doludur. Alice’in sürekli olarak boyut değiştirmesi, mantık kurallarının çiğnenmesi ve karakterler arasındaki absürt diyaloglar, eserin öne çıkan özelliklerinden. Ama bir bakan bu ifadeleri kullandığına göre ciddiye almak gerekir.
Türkiye, Haziran 2023’de bir ödemeler dengesi krizinin kıyısına gelmişti. Rasyonele dönmek dışında çaremiz kalmamıştı. Merkez Bankası net rezervleri alarm işareti veriyordu. BOTAŞ, Rusya’ya doğalgaz ödemelerini yapamamış ve 20 milyar dolarlık bir borç ertelemesi yapılmıştı. Döviz talebini durdurabilmek için Kur Korumalı Mevduat uygulamasına geçildi. İhracatçı, elde etmiş olduğu döviz gelirlerinin yüzde 40’ının halen Merkez Bankası’na satmak zorunda. Geldiği günden bu yana fellik fellik Körfez ülkelerini ve önemli finans merkezlerini gezen bakanımız, zaman zaman da yanına Merkez Bankası Başkanı’nı da alıyor. Ancak bu gezilerin amacını biz yanlış olarak algılamışız demek ki... Sanıyorum 8,5 milyar dolarlık sukuk ihracatını da zevk olsun diye yaparak borçlandık!
2013 yılında, kişi başı düşen milli gelir 12.500 ABD dolarıydı. Yıllar boyunca buradan geriye düştük. ABD doları cinsinden kişi başına düşen gelirde, dünyada 78. sırdayız. Ancak Sayın Şimşek’in ifade ettiği gibi, satınalma gücü paritesi açısından durumumuz iyi. Açlık sınırının Kasım ayı itibarıyla 14.025 TL olması, asgari ücretin bunun altında yer alması, emeklilerin sürünüyor olması, halkın yüzde 27’sinin maddi yoksunluk çekiyor olması bizim hayal gücümüzden kaynaklanıyor…
IMF’nin 2022 yılı için yayınlamış olduğu satınalma gücüne göre milli gelir sıralamasında Türkiye gerçekten 11. sırada. Bu tabloda Çin 1. sırayı alırken, Rusya 6., Endonezya 7., Brezilya 8. sırada. İtalya, Güney Kore, Avustralya, Kanada, İspanya, Suudi Arabistan bizim altımızda. Birleşik Arap Emirlikleri 34, İsviçre 35. sıradalar. Mehmet Şimşek’in bahsettiği tablo bu. Bu tabloya göre bizim gençlerimiz niçin yurtdışına gidiyorlar, çalışanlar ve emekliler niçin geçinemiyor anlamak mümkün değil. İsviçre ve Kanada vatandaşları bizden daha zor şartlarda yaşıyor zira…
Satınalma gücü paritesi, farklı ülkeler arasında fiyat düzeylerini karşılaştırmak için kullanılan bir yöntem. Bu yöntem, bir ülkenin milli gelirini ve fiyat düzeyini diğer ülkelerle karşılaştırmak için kullanılır. Bununla birlikte, bu kavram doğru sonuçları vermek açısından bazı sakıncaları barındırır:
Dünya genelinde ekonomik kalkınma ve refah seviyelerini karşılaştırmak için kullanılan iki temel yöntem arasında önemli bir tartışma var: nominal dolar cinsinden kişi başına gelir ile satınalma gücüne göre düzeltilmiş kişi başına düşen milli gelir. Her iki yöntemin de kendine özgü avantajları ve dezavantajları bulunmakla birlikte, hangi ölçümün daha “gerçekçi” bir resim sunduğu konusunda süregelen bir anlayış uyuşmazlığı mevcut.
Satınalma gücü paritesi (SGP), farklı ülkeler arasında fiyat düzeylerini karşılaştırmak için kullanılan bir yöntem. Bu yöntem, bir ülkenin milli gelirini ve fiyat düzeyini diğer ülkelerle karşılaştırmak için kullanılır. Bununla birlikte, bu kavram doğru sonuçları vermek açısından bazı sakıncaları barındırır:
Ürün ve hizmet farklılıkları: SGP, ülkeler arasında yapılan fiyat karşılaştırmalarında, aynı ürün ve hizmetlerin farklı ülkelerdeki fiyatlarını temel alır. Ancak, ülkeler arasında ürün ve hizmetlerin kalitesi, çeşitliliği ve tüketici tercihleri gibi farklılıklar bulunabilir. Ülkemizde de üretilen ve satılan çok ünlü bir dondurma markasının içeriğindeki süt ve fındık miktarının, Türkiye’de ve İngiltere’de farklı olması gibi. Bu nedenle, SGP kullanılarak yapılan karşılaştırmalar, gerçek tüketim deneyimini tam olarak yansıtmayabilir.
Ticaret engelleri: SGP’nin doğru sonuçlar vermesi için, ülkeler arasındaki ticaret engelleri, gümrük vergileri, kotalar, ticaret politikaları ve diğer engeller nedeniyle söz konusu ülkeler arasında fiyat farlılıkları oluşabilir. Bu tür engeller, ilgili yöntemin etkin bir şekilde kullanılmasını engeller.
Hizmet sektörü zorlukları: SGP, özellikle mal ticaretine odaklandığı için hizmet sektöründeki fiyat farklılıklarını yeterince yansıtamaz. Hizmetler genellikle ülke içinde tüketilen ve sınırlı ölçüde ihraç edilen bir sektör. Bu nedenle, farklı ülkelerdeki hizmetlerin fiyatlarını karşılaştırmak daha zor olur.
Veri güvenliği: SGP’nin kullanılması için doğru ve güvenilir verilere ihtiyaç var. Ancak, bazı ülkelerde veri toplama yöntemleri ve kaynakları eksik veya güvenilir olmayabilir. Bu da söz konusu yöntemin doğruluğunu etkiler ve sonuçların güvenilirliğini azaltır.
Yerel fiyat düzeylerinin ihmal edilmesi: SGP, ulusal bir ortalama fiyat düzeyini temel alır ve yerel fiyat farklılıklarını göz ardı eder. Bir ülkede belirli bir bölgenin veya şehrin fiyat düzeyi, diğer bölgelerden ve şehirlerden önemli ölçüde farklı olabilir. İstanbul ve Ardahan gibi. Bu da gerçek tüketici maliyetlerinin tam olarak yansımasına engel olur.
Yukarıda saydığım nedenlerle, SGP’nin kullanımıyla ilgili sakıncalar bulunur. Bunu bilmek ve diğer yöntemlerle birlikte değerlendirmek bizi gerçeğe götürür. Ancak Sayın Bakan, bunları görmezden gelerek bize bir masal anlatmış. Eğer, Sayın Bakan’ın dediği gibi dövize ihtiyacımız yok ve kişi başına milli gelirde dünyanın 11. ülkesiysek kendisine niçin ihtiyaç duyuldu? Bir toplumda en sakıncalı konulardan biri, ülkeyi yönetenlerin halkın gerçeklerinden kopmaları ve başka bir dünyada yaşamalarıdır.