Alexander Kluge, Gerhard Richter; ‘Aralık’
KÖŞE YAZILARIAlexander Kluge, Gerhard Richter; ‘Aralık’
Tevfik Turan’ın özenli çevirisiyle dilimize kazandırılan eseri yayına hazırlayan Cem İleri’nin tercihi doğrultusunda orijinal ismi ‘Dezember’ (Aralık) olan kitap Türkçe’ye metin içinde geçen bir tabir olan ‘Sürükleyen Zaman’ başlığıyla çevrilmiş.
Film yönetmeni ve yazar Alexander Kluge ile sanatçı Gerhard Richter’in ortak bir projesi olan ‘Sürükleyen Zaman’ isimli kitap Tevfik Turan’ın çevirisi ile Everest Yayınları tarafından 2015 yılında Türkiye’de yayınlandı. Kitap Alexander Kluge ve Gerhard Richter’in 2009 yılının yılbaşında, İsviçre Alpleri’ndeki Sils Maria’da, Waldhaus Oteli’nde buluşarak şekillendirdikleri bir proje. 2010 yılında Almanya’da yayınlanan kitap Alexander Kluge’nin kaleme aldığı 39 kısa metin ve Gerhard Richter’in 2009 yılının Aralık ayı boyunca Sils Maria’da çektiği 39 fotoğraftan oluşuyor. Sils Maria aynı zamanda Friedrich Nietzsche’nin içinde ‘bengi dönüş’ üzerine ilk metinlerini kaleme aldığı evinin bulunduğu yerleşim. Keza Sils Maria’daki Waldhaus Oteli birçok Alman entelektüeli için tercih edilen bir yer. Hermann Hesse, Friedrich Dürrenmatt, Thomas Mann, Theodor Adorno, Thomas Bernhard, Joseph Beuys gibi isimler yüzyıl başında açılan otelin ziyaretçilerinden olmuşlar. Alexander Kluge ve Gerhard Richter de Waldhaus Oteli’nde tanışmışlar. Ortak kitap projesinden üç sene önce, 2006 yılında Kluge çalışmak için otele kapandığında tesadüfen otelde kalmakta olan Richter yanına gelip kendisini tanıştırmış. 9 Şubat 1932 doğumlu Gerhard Richter ile 14 Şubat 1932 doğumlu Alexander Kluge’nin 39 metin ve 39 fotoğraf tercih etmeleri büyük ihtimalle ikisinin de kitabın yayınlandığı 2010 yılında 78 yaşında olmalarından kaynaklanıyor. Kitap için ilk önce Richter’in Grönland’da çektiği fotoğraflar düşünülmüşken daha sonra Sils Maria’da çekilen fotoğraflar tercih edilmiş. Fotoğraflar karlı orman görüntülerinden oluşuyor. Sonuncusu ise ormandan çıkan yolu gösteriyor. Richter röportajlarında bir doğa manzarasıyla soyut bir resim arasında fark görmediğini söyler. Kitaptaki bazı fotoğraflar Gustav Klimt’in soyut resim etkisi veren doğa manzarası resimlerini anımsatıyor. Projenin çıkış noktası ‘soğukluk’. ‘Soğukluk’ kavramının (ve Sils Maria’nın) Kluge için önemi daha önceye dayanıyor. Tarih, müzik ve hukuk alanlarında eğitim gören Alexander Kluge 1956 yılında Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde hukuk doktorasını verdikten sonra aynı kentte bulunan Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (Institut für Sozialforschung) hukuki danışmanlığını yapmaya başladı. 1923 yılında kurulan, Frankfurt Okulu olarak da anılan kurum sosyal bilimlere getirdiği farklı bakış açısıyla bilinmektedir. Frankfurt Okulu’nun Kluge için önemi burada Theodor Adorno ile tanışmış olmasıdır. Adorno kendisi için onun tabiriyle fikir babasıdır. Frankfurt Okulu için çalışırken kısa hikayeler yazmaya başlayan Kluge Adorno’nun yönlendirmesiyle sinema sanatına merak salar. 1958 yılında Adorno tarafından Fritz Lang ile tanıştırılan Kluge ünlü yönetmenin ertesi yıl çektiği ‘Der Tiger von Eschnapur’ isimli filminde yönetmen asistanlığı yapar ve 1960 yılında ilk kısa filmini çeker. Almanların nasyonal sosyalist geçmişine dair ‘Brutalitaet in Stein’ isimli 12 dakikalık film ertesi yıl Uluslararası Oberhausen Kısa Film Festivali’nde gösterilir. Kluge 1962 yılında aynı festival esnasında 25 sinemacıyla birlikte Oberhausen Manifestosu’nu yayınlar. Yeni Alman Sineması’nın başlangıç noktası olan manifesto eski sinemanın öldüğünü ve yeni sinemanın dinamiğini kısa filmlerin oluşturduğunu iddia etmektedir. Adorno sayesinde sinema sanatına giren Kluge kısa sürede Alman sinemasının önemli isimlerinden biri olur.
Gerhard Richter fotoğraflarından oluşan kitap Alexander Kluge’nin çok şey borçlu olduğu Theodor W.Adorno’ya saygı gösterisi gibi okunabilir. Tevfik Turan’ın özenli çevirisiyle dilimize kazandırılan eseri yayına hazırlayan Cem İleri’nin tercihi doğrultusunda orijinal ismi ‘Dezember’ (Aralık) olan kitap Türkçe’ye metin içinde geçen bir tabir olan ‘Sürükleyen Zaman’ başlığıyla çevrilmiş.
Alexander Kluge’nin 1966 yılında çektiği ilk uzun film, Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçarak bambaşka hayata atılan bir kızı konu edinen ‘Abschied von Gestern’dir. Filmi izleyen Adorno 13 Mart 1967’de Kluge’ye bir mektup yazar. Mektupta süregelen projelerini bitirdikten sonra ‘soğukluk’ üzerine bir metin kaleme almak istediğini söyleyen Adorno filmin kahramanı Lexi’nin filmdeki bir sözünden çok etkilendiğini belirtir. Lexi bir kazak çaldığı için tutuklanmış ve yargılanmaktadır. Yargıç mahkemede yaz mevsiminde neden kazak çaldığını sorar. Lexi, “üşüyorum, yazın dahi” diye yanıtlar. Kluge’ye göre sıcak-soğuk farklılığı, içinde sıcak kanın dolaştığı insan için çok önemlidir. O kadar ki bütün hissiyatın temelinde bu farklılık yer almaktadır. Theodor W. Adorno 1966 yılında verdiği ‘Auschwitz’den Sonra Eğitim’ başlıklı derslerinde ‘soğukluk’a değinmiştir. Buna göre ‘sıcak’ olan insan ile ‘soğuk’ olan modern uygarlık arasında çelişki vardır. İnsanın samimiyeti, sevgisi, endişesi sıcaklık içerir. Sahip olduğu bu özelliklere karşın insanın şekillendirdiği modern uygarlık soğuktur. Adorno mektubunda Kluge’nin ilk uzun filminde ve önceki kısa filmlerinde bu düşüncelerinin yansımasını bulduğunu yazar. Adorno ‘soğukluk’ üzerine düşündüğü metni hiç kaleme alamaz. 1969 yılında ‘Estetik Teori’ kitabı üzerine çalışmaya gittiği Sils Maria’da kitabını bitiremeden hayatını kaybeder. Tarihin ilk zamanlarından 2009’a farklı yılların 1’inden 31’ine Aralık günlerinde yaşanılanlara dair metinlere ek olarak ‘Takvimler Tutucudur’ isimli bölümde yer alan sekiz metinden ve bunlara eşlik eden Gerhard Richter fotoğraflarından oluşan kitap Alexander Kluge’nin çok şey borçlu olduğu Theodor W.Adorno’ya saygı gösterisi gibi okunabilir. Tevfik Turan’ın özenli çevirisiyle dilimize kazandırılan eseri yayına hazırlayan Cem İleri’nin tercihi doğrultusunda orijinal ismi ‘Dezember’ (Aralık) olan kitap Türkçe’ye metin içinde geçen bir tabir olan ‘Sürükleyen Zaman’ başlığıyla çevrilmiş. Şüphesiz ki “aralık” kelimesinin Türkçe’deki çok anlamlılığından kaynaklanan bir tercih söz konusu. Ülkemizde daha ziyade sinema yönetmeni olarak bilinen Alexander Kluge’nin diğer kitaplarının da Türkçe’ye çevrilmesi dileğiyle…
İlginizi Çekebilir