© Yeni Arayış

AKP’den geriye ne kaldı?

22 yıllık iktidarında AKP, sadece onu ilkeler düzenlemesinde destekleyenler için değil samimi olarak siyasi destekleyicileri için de büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. 

Yazının başlığına verilecek tek bir cevap var: Büyük bir hayal kırıklığı.Bu sadece bir partinin savrulmasının yarattığı hayal kırıklığı değil partinin kuruluş sürecinde ona destek veren gazetecisinden akademisyenine, sivil toplum temsilcisinden siyasetçisine kadar pek çok figürün ilkelerini, savunduklarını iktidar gücü ve maddi manevi çıkarlarına feda etmesinin yarattığı hayal kırıklığıdır.Ve tabi her zaman olduğu gibi en çok hayal kırıklığına uğrayan kesim kuşkusuz samimi duygularla AKP’yi destekleyen seçmenlerdir.

Toplumsal talepleri kamusal alana taşıma iddiasıyla yola çıkan AKP, zamanında çok eleştirdiği 'beyaz Türkler'in yerini alan devlet denetimde AKP’nin beyaz Türklerini yaratmıştır.

AKP VE ELİTLERİ

Son günlere AKP’li vekilin Monako’da yediği ıstakoz, AKP’li eski belediye başkanının torunlarıyla Maldivlerdeki paylaşımı çok tartışılıyor.

Abartılı olsa da günümüz dünyasında çok sıradanlaşan paylaşımları bu kadar tartışılır kılan ne?

Bu paylaşımları yapanların AKP’li olması mı?Yoksa Türkiye’nin içinde olduğu ekonomik kriz midir bu paylaşımları tartışılır kılan?

Başka pek çok neden sayılabilir ve bunların hepsi doğru da olabilir.

Ama bu paylaşımlar tek başına AKP’nin geldiği yeri tam anlatmasa da, AKP elitlerinin geldiği yeri anlatması açısından önemlidir.

Dahası bu tür paylaşımlar yeni değildir. Yakın geçmiş zamanda bir grup genç AKP’linin paylaşımlarını hatırlayalım. Lüks arabalar, o arabalarda içilenleri, göze sokulan zenginlik paylaşımlarını da görmüştük o genç AKP’lilerden.Oysa Erdoğan’ın siyasete “bir yüzük, bir bilezik” mealindeki sözleri ile başlamıştı.

Bu açıdan cevap aramamız gereken soru, partinin “nereden nereye” geldiğidir.Bu sorunun cevabı sadece bizler için değil AKP’yi destekleyen pek çok seçmen ve onların okuyan, yazan araştıran genç çocukları için de bir hayal kırıklığı olsa gerek.Bu açıdan son günlerde tartışılan paylaşımları sadece AKP’ye eleştirel yaklaşma bizler için değil, AKP içinde çevresinde bulunan az sayıda olsa insan için de tartışmalıdır.

Özetle toplumsa talepleri kamusal alana taşıma iddiasıyla yola çıkan AKP, zamanında çok eleştirdiği Beyaz Türklerin yerini alan devlet denetimde AKP’nin beyaz Türklerini yaratmıştır.

Toplumsal talepleri kamusal alana taşıyan AKP, şimdi devletin hassasiyetlerini önceleyen partiye dönüşmüştür.

NEREDEN NEREYE?

Belki de filmi biraz geriye sararak başlamalıyız bu sorunun cevabını aramaya.AKP kuruluşu itibariyle, devletin yasaklı çocuğu olan muhafazakâr siyasi gelenekten kopuşu temsil etmektedir. Onlar bunu, “Milli Görüş gömleğini çıkarmak” olarak tanımlamış ve kendilerini de siyaseten “muhafazakar demokrat” olarak tanımlamışlardı.

Esas olarak AKP, öncüleri olan Refah Partisi (RP) yönetiminin siyasi söylemlerine, siyasi pratiklerine ve siyaset yapma tarzına itiraz ederek bu kopuş sürecini başlatmışlardı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) RP’yi kapatmasından sonra kurulan Fazilet Partisi’nde (FP) parti iç iktidar mücadelesine girişmiş ama başarılı olamamış ve bu partinin de AYM tarafından kapatılmasından sonra Ağustos 2021’de AKP’yi kurmuşlardır. FP’de mücadele ettikleri siyasi gelenek ise yola Saadet Partisi’yle (SP) devam etmişlerdi.

Bu açıdan AKP, siyasi öncüllerden gerekçesi ne olursa olsun, samimi olup olmamalarından bağımsız olarak siyasi bir kopuşu, ayrışmayı temsil eder.

Ve bu AKP, 1999’da yaşanan 28 Şubat sürecinin daralttığı siyasi alana, 2001’de yaşanan ağır ekonomik krize tepki olarak olsa gerek kurulduğundan sonra yapılan ilk seçimde, yüzde 10 seçim barajının ortaya çıkardığı avantajla yüzde 34.3 oyla yüzde 66’lık bir Meclis çoğunluğu yakalayarak tek başına iktidar oldu.

Bu başarıda AKP’nin toplumun farklı kesimleriyle kurduğu güçlü taşıyıcı koalisyonların ve toplumsal talepleri siyasete taşıma iradesi de açık biçimde etkili olmuştur.Nitekim AKP’nin ilk döneminde gerek AB üyelik sürecinde yaşanan olumlu gelişmeler, gerek Kıbrıs konusunda izlenen politika gerekse takip eden yıllarda Kürt sorunu, Alevilerin, gayri müslimlerin, Romanların yaşadıkları sorunların kamusal alana taşınması konusunda gösterdiği siyasi irade ile siyasi alanın genişlemesinde, demokrasinin derinleşmesinde anlamlı katkılar sunmuştur.

Başka bir yazımda da tartıştığım gibi AKP daha doğrusu Erdoğan ve yakın aile çevresi için siyasi dönüşüm, sadece 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan tartışmalarla değil 2008’deYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın AKP’ye açtığı kapatma davası ile başlamıştır.O tarihten itibaren Erdoğan, evet AKP değil sadece Erdoğan için öncelik kendisinin ve yakın çevresinin güveni ve siyasi geleceği olmuştur.

Sonrasında yaşanan süreçleri biliyoruz.2011 sonrasında başlayan toplumsal mühendislik ve bunun ideolojik aygıtları olarak kullanılan medya, milli eğitim ve diyanetin bu süreçte nasıl bir işleve sahip olduğunu başka yazılarımda tartıştım.

22 yıllık iktidarında AKP, devletin yasaklı çocuğu olan muhafazakâr siyasi gelenekten koparak kurulan AKP, devletin koruyuculuğuna ve ideolojik taşıyıcılığına soyundu.

YASAKLI ÇOCUKLUKTAN DEVLETİN AYGITI OLMAYA

Bu süreç adım adım bizi 7 Haziran 2015 öncesine MHP ile kurulan ve bugün Cumhur İttifakı olarak karşımızda duran ideolojik işbirliğine ve AKP’nin MHP aracılığıyla devlete eklenmemesi ve devletin denetimine girme sürecine getirdi.

15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve sonrasında Bahçeli önerisiyle raftan inen sistem değişikliği önerisi ve AKP’nin devlete eklemlenmekten onun aracına dönüşmesini hep birlikte yaşadık.

Bütün bu süreç, Erdoğan ve yakın çevresinin siyasi dokunulmazlık kazanması değil, devletin iktidar olmasını sağladı.Böylece devletin yasaklı çocuğu olan muhafazakâr siyasi gelenekten koparak kurulan AKP, devletin koruyuculuğuna ve ideolojik taşıyıcılığına soyundu.

Gelinen bu nokta 2001’de yola çıkılan ekiple değil, bir parçasının MHP geleneğinden olmak üzere farklı kültürel kimliklerden gelen ama bir yanının mutlaka devlet referansına değen siyasiler, gazeteciler, akademisyen, danışmanlarla oldu.Bugün karşımızda olan AKP, kuruluşunun 180 derece aksinde duran bir siyasi parti, örgüt, şirkettir.Yani AKP’li olan değil, AKP ile var olan bir kadroların toplamıdır AKP.

Bu yapının kamusal alanda görünen temsilcileri de bireysel fikirlerini söyleyen öznelerden çok, iktidar blokuna siyasi meşruiyet sağlamaktan başka işlevi olamayan, iktidar nimetleriyle bu alanda var olabilmiş yazar, yorumcu, akademisyenlerinden başka bir şey değildir.

Ve bu yapının bir makina gibi işleyişini sağlayan da, devletin yarattığı rant yani devletçiliktir.Özetle karşımızda iktidar olarak AKP olsa da esas iktidar, bizatihi otoriter zihniyetten neşet eden devletin kendisidir.Eğer AKP, 2002 yılı ayarlarına dönmek istiyorsa yapması gereken önce parti olmak sonra da devlete mesafe almasından geçmektedir.

Topluma sunulan her kuşatıcı hizmet, farklı toplumsal kesimler arasında örülmüş duvarları yok ederken, Türkiye’nin toplum olmasına hizmet edecektir.

BELEDİYELERİN SORUMLULUĞU

Bu devlet için öncelikli olan ideolojik olarak kendi kurumsal sürekliliğidir. Yönetenlerin kültürel kimliği (laik-İslamcı vs.) değildir.Ve bu devlete mesafe almak kaçınılmaz olarak bunu yapan herkesi parti isimleri, siyasi kimlikleri, etnik kimlikleri farklı olsa da muhalefetin parçası yapar. Bütün mesela bunun farkına varmaktır.Bu muhalefet grubu sadece iktidara mesafeli partilerden, STK’lardan oluşmamaktadır. Daha geniştir. Kabul etmemiz gereken bir gerçek de, bu muhalefet grubu içinde AKP çeperinde önemli sayıda insan olduğudur.

Şimdi mesele hem bu kesimlerin varlığını görmek hem de bu kesimleri siyaseten kazanmaktır.

Ve bu noktada en büyük sorumluluk son seçimde yerel seçimleri kazanan belediye başkanlarına ve onların belediyecilik pratiklerine düşmektedir.Topluma sunulan her kuşatıcı hizmet, farklı toplumsal kesimler arasında örülmüş duvarları yok ederken, Türkiye’nin toplum olmasına hizmet edecektir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER