Adalar Platformu'ndan 17 Ağustos'un yıl dönümüne ilişkin açıklama
GÜNDEMAdalar Platformu, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde yaptığı açıklamada "Sivil toplumu dışlayarak, yerle, temas kurmadan canlılarla, cansızlarla etkileşim içinde olmadan şehirleri planlayamazsınız, yönetmeyi başaramazsınız" ifadesini kullandı.
Platform tarafından yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
"Bu akşam saat 20.00’de Büyükada Saat Meydanı’nda buluşuyoruz ve bir kere daha haykırıyoruz:
Bağımsızlar, sivil toplum olmadan şehirleri yaşanabilir ve güvenli hale getiremezsiniz. Sivil toplumu dışlayarak, yerle, canlılarla, cansızlarla temas kurmadan şehirleri planlayamazsınız, yönetmeyi başaramazsınız. Sizi bir kere daha kamusal sorumluluklarınızı üstlenmeye, hukuk normlarına uymaya çağırıyoruz.
25 yıl önce yaşadığımız felaketi asla unutmayacağız.
“Bir daha asla eskisi gibi olmayacak” diye milyonlarca insan olarak haykırdık.
Söz vermekle kalmadık.
Felaketlerden sonra biz siviller hiç dinlenmeden, kendimizi, sağlığımızı düşünmeden elimizdeki imkanlarla mağdurların yardımlarına koştuk, var gücümüzle bir daha böyle bir felaket yaşanmasın diye çabaladık.
Felaketlerin tanıklığını yapanlar olarak bunun ne kadar korkunç, bilinmesi, öğrenilmesi imkansız bir şey olduğunun bilinciyle imkansız işlere soyunduk.
İmkansız gibi görülen işleri başardık, devletin yapamadıklarını yaptık…
Ama ne oldu?
Felaketlerden sonra büyük bir sivil toplum seferberliği yaşandı. Ancak bu son yaşanan olaylarda bu deneyimlerin aktarılmadığını ya da kesintiye uğramış olduğunu görülüyor.
Yalnızca İstanbul değil bütün şehirler büyük felaketlerle yüz yüze. Herşey iyice çığrından çıktı.
99 felaketinden bugüne kadar geçen süreyi söylendiği “Altın Yıllar” olarak adlandırmak mümkündü. Ama tersi oldu. Bu çeyrek asırlık süre, “Boşa Giden Yıllar” oldu.
İSTANBUL VE ADALAR FELAKETLERE DAHA AÇIK HALE GELDİ
Yalnızca yakın çevremize baktığımızda bile yaklaşan felaketi görüyoruz ve hissediyoruz. Ne yapsanız, bunu bizden gizleyemezsiniz.
Açıkça söylüyoruz: İstanbul riskler açısından bugün 25 sene öncesinden çok daha kötü durumda. Afetlere hazırlık ve risklerin azaltılması bugün piyasa odaklı bir kentsel dönüşüm modeline ve arama-kurtarma eğitimine indirgenmiş durumda. Bu piyasacı, neo-liberal dönüşüm modelini sorunun kaynağı olarak görüyoruz ve reddediyoruz.
Felaketlerden çıkar elde eden, halkla ilişkiler faaliyeti olarak gösteren, kamu gücünü, kimliğini kullanarak gene kendilerine çıkar sağlayan zümreler oluştu. Felaketler bu eşitsiz, haksız düzenin yeniden üretiminde bir araç olarak kullanıldı.
Bu ahlaksız ilişkiyi kabul etmiyoruz.
Örneğin bugün karşımızda, şehrin Asya yakasında bir deprem olduğunda erişim imkanları ortadan kalkacak bir yerleşim alanı oluştu. “Adalar manzaralı” diye satılan yapılar. Düşük yoğunluklu bir alanda yüksek yoğunluklu bir yerleşim alanı oluştu ve muazzam bir gelir transferi yaratıldı. Bu dönüşüm geri dönülemez bir şekilde bostanları, rekreasyon alanlarını, düşük yoğunlukla ve güvenli bir yerleşim alanını imha etti. Şehrin diğer semtlerini fakirleştirdi ve güvensiz hale getirdi.
Dolgu alanlarının, dere yataklarının üzerine dip dibe inşaatlar yapıldı. Depreme dayanıklı yığma az katlı yapılara parası karşılığı “çürük raporu” verilerek yerlerine gökdelenler yapıldı.
Adalar’da yeni dolgu alanları yapıldı. Dolgu alanlarına depremde binlerce insanın hayatını riske atacak inşaatlar konduruldu.
İnanması zor ama Büyükşehir’in uzmanlara hazırlattığı haritalarda tsunami alanı olarak gösterilen yerlerde kamu hizmetleri binaları yapımına girişildi.
Büyükada’da bu dolgu ve tsunami alanına yeni belediye binası yapılıyor, cami ve olası bir afette en çok ihtiyaç duyulacak olan gıda depoları buraya yerleştirildi. İtfaiye binaları da öyle.
Dahası Adalar için hazırlanan ve tartışmalara neden olan imar planlarında risklerin azaltılması ile ilgili hiçbir başlık, çalışma konusu yok.
Yönetimlere bir defa daha sesleniyoruz:
Neoliberal düzenin tahakkümü altında, çıkar amaçlı kuruluşlar ve devlet gücünü, imtiyazlarını kullanan zümreler siyasal alanın bütün kamusal nitelikli karar organlarına sızmış vaziyette. Bu nedenle yaşanan felaketlerden ders çıkarılamıyor.
Bu yüzden size sesleniyoruz, katılım olmadığı sürece afetlere hazırlanmak mümkün değil. Kendisini merkeze yerleştiren, kamu imtiyazlarını kullanarak bağımsızları dışlayan katılım modelinizi gözden geçirin ve hukuk normlarına uygun hale getirin.
Araştırma ve geliştirme, bilgi üretimi, projelendirme gibi faaliyetler bağımsız olmaları gereken işler. Onları denetiminize alarak yeni bir siyaset üretebileceğinizi zannetmeyin.
Sizin piyasacı ve erkmerkezci kentsel dönüşüm modeliniz çoktan iflas etti. Yaşam alanları sizin kendinizi merkeze koyarak kavrayabildiğinizden ibaret değil. Felaketlerle ilgili aciliyetle tartışılması gereken sorun yalnızca fay hatlarının yerleri, zemin koşulları ve yapıların durumu ile istatistik bilgiler değil… Yerle temas kurmayan, canlılar ve cansızları nesneleştiren, şiddet içeren erkmerkezci yönetim ve planlama yöntemleridir.
Bağımsızlar, sivil toplum olmadan şehirleri yaşanabilir ve güvenli hale getiremezsiniz. Sivil toplumu dışlayarak, yerle, temas kurmadan canlılarla, cansızlarla etkileşim içinde olmadan şehirleri planlayamazsınız, yönetmeyi başaramazsınız. Aciliyetle yönetim ve planlama aygıtlarınızı gözden geçirin ve katılımcı hale getirin.
Sizi bir kere daha kamusal sorumluluklarınızı üstlenmeye, hukuk normlarına uymaya çağırıyoruz."
İlginizi Çekebilir