© Yeni Arayış

AB’ye uyumda Mehter Marşı lazım: Bazen iki adım ileri, bazen bir adım geri...

Veri temelli ürün geliştiren girişimler; hangi veriyi ne şekilde işleyebileceklerinden emin olamıyor, büyük işletmelerin bile uyum sağlayamadığı sistemde, küçük ölçekli inovatif projeler nefes alamıyor. Yapay zekâ, büyük veri, dijital sağlık gibi kritik alanlarda KVKK'nın 'önce yasakla sonra düşün' anlayışı, Türkiye'de inovasyonun hızını yavaşlattı.

Eğer AB ve Türkiye bu süreci doğru yönetemezse, inovatif genç beyinler başka kıtaların vizyonlarına koşmaya devam edecek. Çünkü artık sadece sermaye değil, esneklik ve özgürlük de göç ediyor. Bu nedenle, yeni nesil politikalarda, artık sadece 'takip' değil, 'gelecek' de gözetilmeli. Bazılarında iki adım ileri bazılarında bir adım geri.  

Avrupa Birliği'nin teknoloji ve sürdürülebilirlik odaklı regülasyonları, kimi zaman ileri görüşlü adımlarla umut verirken, kimi zaman da aşırı bürokratik yaklaşımlarla inovasyonun önünü kesiyor. 

Örnek, GDPR. Bizdeki KVKK’nın eşleniği. 

Avrupa'nın en meşhur regülasyonu olan GDPR, bireylerin dijital dünyadaki mahremiyetini koruma amacıyla yola çıktı. Ancak geldiğimiz noktada bu yasa, Avrupa'nın kendi teknoloji girişimlerini yavaşlattığı, yatırım ortamını daralttığı ve veri temelli inovasyonu boğduğu gerekçesiyle yoğun şekilde eleştiriliyor. İnternete girince “Çerezleri kabul ediyor musun?” sorusuyla bile bizi her gün rahatsız ediyor.

Yüksek cezalar, gri alanlar ve yoruma açık prosedürler, özellikle startuplar, KOBİ'ler ve girişimciler için caydırıcı hale geldi. Sonuç: Avrupa'nın teknoloji firmaları küresel arenada geri düşerken, yeni nesil dijital inovasyonlar başka kıtalarda yeşerdi.

Komisyon nihayet bu tabloyu görmeye başladı — tam yedi yıl sonra. GDPR’nin sadeleştirilmesi ve yeniden düzenlenmesi yönünde atılacak adımlar, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda stratejik bir uyanışın sinyali olabilir. Ancak bu geç kalmış farkındalık, bugüne kadar yaşanan ekonomik hasarı ortadan kaldırmıyor. Trump gelmeseydi farkına varılacak mıydı o da ayrı bir sorun!

GDPR, Avrupa’daki birçok girişim için büyümeyi değil, durmayı öğütleyen bir sistem yarattı. AB’nin startup ekosistemi küçülürken, ABD merkezli girişimler daha da büyüdü. ABD’li büyükler; hem cezaları ödeyebilecek, hem de yüzlerce sayfalık hukuki metni yönetebilecek kadrolara sahiptiler. Avrupa, daha az girişim, daha çok göç ve daha az büyük şirket üretir hâle geldi. 

GDPR, küçük girişimleri korumak yerine onları sistemin dışına itti. Girişimci korkarken, regülasyon danışmanlığı ve hukuk etrafında yeni bir “uyumluluk sektörü” palazlandı. Bugün geldiğimiz noktada ise, GDPR artık yapay zekâ geliştirmek isteyenler için adeta bir Çin Seddi’ne dönüşmüş durumda. Avrupa’nın en umut vadeden teknolojisi, kıtanın en katı regülasyonunun duvarlarına çarpıyor.

Net sıfır hedeflerini destekleyen teknolojilere yol göstermek yerine, belge ve form üretmeye odaklı bir sistem inşa edilirse, Türkiye bu kez de yeşil teknolojilerde aynı fırsatı kaçırmış olacak.

Türkiye ise bu süreci 'yerelleştirerek' farklı bir düzeyde yaşadı. Avrupa’ya uyum çabasıyla hazırlanan KVKK, Avrupa’daki benzerlerinden bile daha katı ve belirsiz uygulamalarla girişimcilerin önüne set çekti. Girişimciler, teknoloji üretenler ve zaten risk almak istemeyen büyük şirketler, bu gri alanda hukukçuların elinde kaldı.

Veri temelli ürün geliştiren girişimler; hangi veriyi ne şekilde işleyebileceklerinden emin olamıyor, büyük işletmelerin bile uyum sağlayamadığı sistemde, küçük ölçekli inovatif projeler nefes alamıyor. Yapay zekâ, büyük veri, dijital sağlık gibi kritik alanlarda KVKK'nın 'önce yasakla sonra düşün' anlayışı, Türkiye'de inovasyonun hızını yavaşlattı.

Halbuki GDPR yasaklarken biz daha genişletebilseydik bu girişimcileri ve beraberinde teknolojilerini ve finansmanlarını ülkemize çekebilirdik. 

Şimdi ise sırada İklim Kanunu var. Yeşil dönüşüm hedefleri, Paris Anlaşması yükümlülükleri ve sürdürülebilirlik çağrıları elbette önemli. Ancak tıpkı GDPR gibi, bu kanun da regülasyonun dozu doğru ayarlanmazsa yenilik üretmek yerine bürokrasiye hizmet eden bir yapıya dönüşebilir. Dünyayı herkesten çok kirletiyor gibi bir regülasyondan ziyade bunu yapanlara dönük teknolojileri ürettirecek bir regülasyon düzenlenmesine ihtiyaç var. 

Net sıfır hedeflerini destekleyen teknolojilere yol göstermek yerine, belge ve form üretmeye odaklı bir sistem inşa edilirse, Türkiye bu kez de yeşil teknolojilerde aynı fırsatı kaçırmış olacak.

Eğer gerçekten teknolojik rekabet gücümüzü artırmak istiyorsak, regülasyonları “engel” değil, inovasyon katalizörü olarak tasarlamalıyız. İşte bunun için bazı öneriler:

Regülasyon Kum Havuzları ile deneysel teknolojiler için kontrollü test alanları oluşturabiliriz. Etki Temelli Değerlendirme ile kaç sayfa doldurduğun değil, neyi çözdüğün önemli olacağı bir değerlendirme sistemi kurabiliriz. Açık Veri Ekonomisi ile devletin elindeki çevresel, meteorolojik, tarımsal veriler, girişimcilerin kullanımına açabiliriz. Yeşil Girişim Fonu ile karbon azaltımı sağlayan projelere erken aşama fonlama yapabiliriz. KOBİ’lere Yasal Mentorluk ile büyük şirketler kadar kaynağı olmayan küçük girişimlere yönelik rehberlik yapısı oluşturabiliriz.

Regülasyonların amacı toplumu korumak ve yol göstermektir. Ama bu yol, girişimciyi yavaşlatan değil hızlandıran bir yol olmalı. GDPR’nin, KVKK’nın ve İklim Kanunu’nun kaderi, işte bu dengeyi kurup kuramayacaklarına bağlı.

Eğer AB ve Türkiye bu süreci doğru yönetemezse, inovatif genç beyinler başka kıtaların vizyonlarına koşmaya devam edecek. Çünkü artık sadece sermaye değil, esneklik ve özgürlük de göç ediyor.

Bu nedenle, yeni nesil politikalarda, artık sadece 'takip' değil, 'gelecek' de gözetilmeli. Bazılarında iki adım ileri bazılarında bir adım geri.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER