© Yeni Arayış

87 TİP üyesi Kızılay’ı protesto ettiği için yargılanıyor

87 TİP üyesi Kızılay’ı protesto ettiği için yargılanıyor

Türkiye İşçi Partisi (TİP) üye ve yöneticisi 87 kişi geçtiğimiz yılı Kızılay’ın çadır satmasını protesto ettiği için yargılanıyor. TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in de takip ettiği duruşmada, 87 TİP üye ve yöneticisi, geçtiğimiz yıl Kızılay’ın para karşılığı çadır satmasını protesto etmiş ve gözaltına alınmıştı. İstanbul Anadolu Adliyesi’nde süren duruşmada savunmalar alınmaya devam ediyor.

TİP MYK üyelerinden savunma

TİP Gençlik Sekreteri ve MYK Üyesi Aleyna Arzum Yalçın: “6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Dün Türkiye’nin dört bir yanında kaybettiklerimizi, yitirdiklerimizi andık. Bugün ise buradayız, deprem felaketinin birinci yılında Kızılay’ın halktan topladığı paralarla ürettiği ve bölgeye doğrudan göndermesi gereken çadırları para karşılığı depremzedelere satmasını kabul etmediğimiz için yargılanıyoruz. Baştan söyleyelim burada yargılanması gereken biz değiliz; Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve onun yönetimidir, halkımız deprem bölgesinde başını sokacak bir çatı bulamazken onlara o çadırları parayla satma utanmazlığını gösterenlerdir. Siz bugün burada bizi yargılamak için toplanmış olabilirsiniz ama bizim alnımız ak, başımız dik. Burada, tarihe not düşmek ve hatırlatmak için konuşuyoruz.” diyerek savunmasına başladı. Yalçın savunmasına: “O gün savunulan Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı iktidar dahi koruyamadı ve istifasını istedi. Bugün burada bizi yargıladığınızı zannederek halkın gerçekleri bir kez daha bizim ağzımızdan duymasını sağlıyorsunuz. Bizler o gün insanlarımız ölüme terk ediliyor dediğimizde televizyonlarda “devlet yok diyenler teröristtir” diyen AKP Genel Başkanı bugün Hatay’da AKP’ye oy vermedikleri için insanlarımızı ölüme terk ettiğini itiraf ediyor. Deprem olduğunda nasıl kâr edebiliriz derdine düşenlerin insanların canıyla oy pazarlığı yapmasına artık şaşırmıyoruz. Sadece utanıyoruz, böylesi bir zihniyet bu ülkeyi yönettiği için utanıyoruz. Ama unuttukları bir şey var bu ülkede iktidarın insanlarımızı bilerek ölüme terk ettiği her yerde devrimciler, sosyalistler elini taşın altına soktu. Sokmaya da devam edecek. Türkiye İşçi Partisi hiçbir yurttaşımızı yalnız bırakmayacak. Biz burada, yoldaşlarımız da adliyenin önünde haklılığımızı vurguluyor. Yargılanması gerekenler biz devrimciler sosyalistler değil. Kızılay Başkanı Kerem Kınık başta olmak üzere onun arkasındaki siyasi güçtür!” sözleriyle devam etti.

Deprem sonrasında TİP’in yaptıkları

Sözlerine bir sene önce deprem sonrasında yaşananları anlatarak başlayan TİP MYK Üyesi Can Soyer, TİP’in deprem sonrasında yaptıklarını şu sözlerle aktardı: “Biz de Türkiye İşçi Partisi olarak, ülke genelindeki tüm il başkanlığı binalarımızı deprem dayanışma faaliyetleri için kullanılmak üzere tahsis ettik. Üyelerimiz ve gönüllülerimiz ellerindeki tüm imkanları seferber ederek deprem bölgesine gönderilmesi gereken ihtiyaç malzemelerini bize emanet ettiler: Çadırlar, kışlık kıyafetler, ilaçlar, bebekler için mama ve bez ve daha onlarca farklı ihtiyaç malzemesi Türkiye İşçi Partisi’nin oluşturduğu dayanışma ağı üzerinden Hatay’a ve diğer deprem bölgelerine ulaştırıldı. Bu çalışmanın ne kadar büyük,ne kadar kapsamlı, ne kadar hummalı olduğunu anlatabilmek için bazı rakamlar da vereyim. Başta Hatay olmak üzere depremden etkilenen kentlere Türkiye İşçi Partisi’nin dayanışma ağı aracılığıyla gönderilen ihtiyaç malzemeleri: 62 tır, 61 kamyon, 36 kamyonet, 40 binek araç, 4 minibüs, 2 karavan, 5 su tankı, 12 kabin tuvalet, 8 portatif sıcak yemek standı, 1 gezici sağlık karavanı, 1 mobil yemek tırı ve 52 yaşam konteyneri ile 838 yaşam çadırı.” Soyer, Kızılay’ın protesto edildiği gün TİP İstanbul İl Başkanlığı’nda yaşananları şu sözlerle aktardı: “Bu sırada, yani üyelerimiz ve gönüllülerimiz ne hukuka ne ahlaka sığan bu polis şiddetine maruz kalırken bizler, dayanışma faaliyetleri için koordinasyon merkezi olarak tahsis ettiğimiz İl Başkanlığı binamızda yardım kolilerini paketlemekle meşguldük. İl Başkanlığı binamızın yanında bir adet tır bulunuyordu ve paketlenen koliler bu TIR’a yükleniyordu. TIR’ın akşam saatlerinde yola çıkması ve sabah Hatay’a ulaşması gerekiyordu. TIR, Hatay’a çok sayıda mama, battaniye, ilaç ve gıda malzemesi götürüyordu.”

Üye ve gönüllülerimiz tekme, tokat gözaltına alındı

“Üyelerimizi ve gönüllerimizi tekme tokat gözaltına alan İstanbul Emniyeti, hemen ardından, yani bizler İl Başkanlığı binamızda yardım kolileri hazırlarken binamızı da kuşattı ve TIR’ı yüklememize engel olmaya başladı. O sırada binada bulunan parti yöneticileri olarak ben ve İstanbul İl Başkanımız Cengiz Yeter polis memurlarına ve amirlerine yaptıkları şeyin hem hukuksuz hem de insanlığa sığmayan bir davranış olduğunu, parti binamız etrafındaki kuşatmayı kaldırmaları gerektiğini, hem insanları terörize edip korkutarak hem de TIR’ın yüklenmesini önleyerek Hatay’a yardım ulaştırmamıza engel olduklarını, buna sessiz kalmayacağımızı, buna izin vermeyeceğimizi, bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Polis memurları ise talimat aldıklarını ve çekilmeyeceklerini söylediler. Biz de faaliyetimize devam edeceğimizi, hiçbir gücün Hatay’da soğuktan titreyen çocuklara yardım göndermemizi engelleyemeyeceğini söyleyerek çalışmamıza devam etmek üzere üyelerimizin ve gönüllülerimizin yanına döndük.”

Yardım tırı yüklenemedi

“Biz bir şey kaybetmedik, ama o gece Hatay’a ulaşması gereken yardım TIR’ı yüklenemedi ve Hatay’ın beklediği acil ihtiyaçlar sırf polisin keyfi tavrı nedeniyle gecikti. Bunun vebalini biz değil ama o gözaltı emrini veren polis amirleri, eminim ki, ömürleri boyu taşıyacaklar. Bugün burada hırsızlıktan, dolandırıcılıktan, zimmetimize para geçirmekten, görevimizi ihmalden, binlerce insanın canına mal olmaktan yargılanmıyoruz. Ama yargılanması gerekenleri ifşa ettiğimiz için, protesto ettiğimiz için yargılanıyoruz. Bugün burada depremzede yurttaşlarımıza el uzatmayan, onları kara kışın ortasında yapayalnız bırakan, elleriyle beton delmeye çalışarak yakınlarını enkazdan çıkarmaya uğraşan yurttaşlarımızı kaderine terk eden, insanlar enkaz altında kurtarılmayı beklerken onların üzerine camilerden selalar okutanlar yargılanmalıydı.”

Yargılanacaklar

Soyer sözlerini; “Bugün burada, Kızılay’ın o dönemki başkanı olan Kerem Kınık yargılanmalıydı, biz değil. Ve hiç şüphesi olmasın ki, Kerem Kınık yargılanacak da. Oturduğu makam koltuğundan nasıl kalktıysa buradaki sanık sandalyesine de öyle oturacak. Ve aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, unutmasınlar ki, onlar da yargılanacaklar. Ve bizim gibi gururla değil, utançla hatırlanacaklar.” ifadeleriyle bitirdi.

Kerem Kınık değil biz yargılanıyoruz. Bu kabul edilemez.

TİP MYK Üyesi Oya Sönmez sözlerine; Dün 6 Şubat’tı ve biz depremde kaybettiğimiz binlerce insanı andık. Onları asla unutmayacağız, unutturmayacağız! Anıları önünde saygı ile eğiliyorum.” diyerek başladı. Bir senedir deprem bölgesinde yaşananları aktaran Sönmez sözlerine; “Kerem Kınık değil biz yargılanıyoruz. Bu kabul edilemez.” diyerek devam etti. Depremzede bir aileden geldiğini kaydeden Sönmez, “Bir gün burada Kerem Kınık ve benzerleri yargılanacak onu göreceğim. Pişman değiliz, verdiğimiz eylem kararının da yaptığımız eylemin de sonuna kadar arkasındayız. Eylem yapmak değil çadır satmak suçtur. Söyleyeceklerim bu kadar.” diyerek savunmasını bitirdi.

Tekel Direnişi, Şişecam Direnişi, Metal Fırtına, Gezi Direnişi ve Hatay

TİP MYK Üyesi Polat Deniz Gülşen savunmasına, “Hayatımda içerisinde olmaktan onur duyduğum anlar var. Tekel direnişi, Şişecam direnişi, Metal işçilerinin metal fırtına ayaklanması ve tabii ki Gezi direnişi. Ama Hatay depreminin ilk günü halkımın hizmetinde olmak hayatımda yaptığım en önemli işti.” diyerek başladı. Hatay’a varan ilk ekipten olduğunu kaydeden Gülşen, burada yaşananları şu sözlerle aktardı: “Biz 6 Şubat günü yani ilk gün Milletvekillerimiz Barış Atay ve Ahmet Şık ile burada yargılanan Furkan Seyhan ve Hasan Koral Hacıbektaşoğlu ile birlikte İstanbul’dan binek araçla çıkıp Antakya’ya gittik ve orada devletin olmadığını gördük. AFAD yoktu, Kızılay yoktu, yerel yönetim yoktu, en ihtiyaç duyulan anda ordu bölgeye sokulmamıştı. Bizim, ülkenin bir ucundan gidebildiğimiz bölgeye devlet olanaklarını seferber etmemişti. Elektrik Mahallesi depremden en çok etkilenen bölgelerden biriydi. İki deprem üst üste olduğu için halk büyük bir travma içerisindeydi ve yakınlarını kurtarabilecek durumda değildi. Yakınlarının yardım çığlıklarına rağmen mahalleye giremeyen insanlar bizim de oraya gitmememizi söylediler. Biraz yürüyüp, kimse var mı diye bağırdığımızda o kadar çok yerden ses geliyordu ki, önce çocukların seslerini duyup onlara yardım etmeye çalıştık. İlk yanlarına gittiğimiz Jasmin ve Muhammet oldu. Anne ve babası üzerine sarılmış, ikisi de ezilerek hayatını kaybetmiş ve çocuklar sıkışmıştı, elimizde hiçbir alet olmadan onları kurtarmaya çalıştık.” Gülşen savunmasını şu sözlerle bitirdi: “Biz fotoğraflara bakarak yaşlanacak olanların sesiyiz, öfkesiyiz. Bizim karşımızda olanlar ise hesap hareketlerine bakarak yaşayanların sesi. Ama herkes emin olsun ki yaşanılan ve yaşatılan bütün bu acıların hesabını soracağız ve ne pahasına olursa olsun biz kazanacağız!” Duruşma savunmalarla devam ediyor. https://yeniarayis.com/haber/tipten-hatayda-6-subat-yuruyusu/

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER