© Yeni Arayış

6/7 Eylül 1955 Pogromu bir insanlık suçudur

6/7 Eylül pogromu (sanki halk kendi başına galeyana gelmiş gibi “olayları” değil) bir felaket ya da yalnızca tekil bir olay değil. Kurumsallaşmış ve süreklilik gösteren, devlet kılığına girmiş karanlık güçlerin şiddetle, aşağılayıcı işkencelerle, kendi vatandaşlarını inançlarından dolayı ötekileştirdiği, sınırlarının dışına attığı, yaşam haklarını ellerinden aldığı, ayrımcılık üzerine kurduğu bir rejim. 

Irkçılığın sinsi biçimler aldığı, kamu gücünden beslendiği, nefret söylemleri ile normalleştiği ve çığırından çıktığı bir ülkede 6/7 Eylül’de yaşananları hatırlamak önemli.

Buna karşılık bu suçu örtbas etme girişimleri içinde şiddet kullanmaya kadar varanlar, tehditler savuranlar olduğu kadar "masum" bir görünüm altında bu felaketi hafızalardan silme, unutturma girişimleri de var.

Örneğin sürekli söyledikleri şu: “Karşılıklı olarak çok acılar çekildi. Şimdi bu acıları yeniden hatırlatmaya, yaraları kanatmaya gerek yok…” 

Evet, her yerde çok büyük acılar çekildi.

Çekilen acılara, yaşananlara tanıklık yapmak mümkün değil.

Ancak ortada muazzam bir suç var ve bu suçu “insani bir durum” olarak göstermeye amaçlamaktır, ırkçılık.

Yaratanlar kadar, suçları örtbas etmeye çalışanlar, “insani bir durum” olarak göstermeye çalışanlar da bu felaketlerde rol alırlar. Irkçı eylemleri benimserler. 

Şiddetin hiçbir zaman sona ermemesidir, bu kılık değiştirme. 

Şiddetin yalnızca farklı söylemsel biçimlerde perdelenmesini amaçlar.

Ortada bir suç var ve bu suçu “insani bir durum” olarak göstermeye amaçlamaktır, ırkçılık. Yaratanlar kadar, suçları insanileştirenler de bu felaketlerde rol alırlar. Hatta yeni ırkçı eylemleri benimserler. 

SUÇU “İNSANİ DURUM” OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞMAK IRKÇILIKTIR

Mağdur olduğumuzu hissettiğimiz anda bir başka şey daha olduğumuzu (ırkçı mesela) kabul etmemiz çok zor. Ayrıca kötü şeyler yapmayı da kendimize hak olarak görürüz.

Tekrarlayayım: Ortada bir suç var ve bu suçu “insani bir durum” olarak göstermeye amaçlamaktır, ırkçılık.

Yaratanlar kadar, suçları insanileştirenler de bu felaketlerde rol alırlar. Hatta yeni ırkçı eylemleri benimserler. 

Saldırganlar sonrasında “felaket siliciler” olarak devreye girer.

Bu suçu savunmaktır.

Suçun kabul edilmediğini, ya da sorumluluğun bireyselliğinin ötesine geçerek ortak bir durum, bir kolektivite olarak gösterildiği bu tanıma biçimi bir örtbas etme girişimidir.

Irkçılığın sinsi olanıdır.

Bu girişim ırkçıdır çünkü sizi mağdur hissettirmeye çalışır, bu amaçla suçu anonimleştirir.

6/7 Eylül pogromu (sanki halk kendi başına galeyana gelmiş gibi “olayları” değil) bir felaket ya da yalnızca tekil bir olay değil. 

Kurumsallaşmış ve süreklilik gösteren, devlet kılığına girmiş karanlık güçlerin şiddetle, aşağılayıcı işkencelerle, kendi vatandaşlarını inançlarından dolayı ötekileştirdiği, sınırlarının dışına attığı, yaşam haklarını ellerinden aldığı, ayrımcılık üzerine kurduğu bir rejim. Anayasaya karşı işlenen suçların yalnızca bir halkası.

6/7 Eylül Pogromu bir insanlık suçudur. Dolayısı ile bu mesele bu nedenle halen güncelliğini koruyor. 6/7 Eylül Pogromu’nun üzerinin örtülmeye çalışılması, suçluların hala ortaya çıkarılmamış olması asla kabul edilemez.

6/7 EYLÜL POGROMU’NUN ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILMASI KABUL EDİLEMEZ

Bu nedenle üzerine örtülmeye çalışılıyor. Suç ne kadar büyükse, o kadar da cezasızlık güçlü oluyor.

Bu olayda açığa çıkan olguların karanlıkta kalması, planlayıcılar, azmettiriciler ve failler hakkında bir soruşturma açılmaması bunun yanında resmi kurumların kılığına girmiş karanlık odakların yarattıkları korku rejiminin daha sonraki yıllarda sistemli ve süreklilik gösterecek bir şekilde uygulanmış olması, bunun önemli bir göstergesi.

6/7 Eylül Pogromu bir insanlık suçudur. 

Dolayısı ile bu mesele bu nedenle halen güncelliğini koruyor. 6/7 Eylül Pogromu’nun üzerinin örtülmeye çalışılması, suçluların hala ortaya çıkarılmamış olması asla kabul edilemez.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER