© Yeni Arayış

31 Mart: Yeni yıla yeni bir giriş

Metaforumu mazur görün, hem tarih 31 Mart şeklinde bir ay sonu olduğundan hem de olayın gerçekleşme durumu, süreci, sonuçları bende çocuksu bir yılbaşı gecesi coşkusuna neden olduğu için, bu benzetmeyi yapmaktan kendimi alıkoyamadım. 

​31 Mart 2024 Yerel seçimlerini takip eden bu kadar uzak bir tarihte yazmak bana da sürpriz oldu açıkçası. Sizi bilmem ama -yine de öyle tahmin ediyorum- hatta en az seçim sonuçları kadar sürpriz oldu. Beklenilmeyen durumların gerçekleştiği bu gibi durumlarda anlık heyecan ve coşkularımla değil, olayın üzerinden vakit geçtikten sonra içimde devam eden olgunlaşmış duygular ile adım atmayı sevdiğim ve bunu daha doğru bulduğum için sanıyorum ki bu yazıyı zihnimde defalarca "yaz-sil-yaz-sil-yaz" yapmış olmama rağmen pratiğe dökmekte zorlandım. Çünkü coşkum halen devam ediyor, birçoğumuz gibi.

Hem neşesi hem de sürprizleri ile bir "yılbaşı ağacı" demiştik; o ağacın parlayan yıldızlarının başında sanıyorum Adıyaman ve Kastamonu gibi alışılmadık iller geldi.

BİR YILBAŞI AĞACI OLARAK 31 MART SEÇİMLERİ

Metaforumu mazur görün, hem tarih 31 Mart şeklinde bir ay sonu olduğundan hem de olayın gerçekleşme durumu, süreci, sonuçları bende çocuksu bir yılbaşı gecesi coşkusuna neden olduğu için, bu benzetmeyi yapmaktan kendimi alıkoyamadım. Günün heyecanı, akşam sonuçların gelmeye başladığı o sancılı süreç her iki taraf için de zorlayıcı ve şaşkınlık içinde izlenesiydi kanımca. ​Hem neşesi hem de sürprizleri ile bir "yılbaşı ağacı" demiştik; o ağacın parlayan yıldızlarının başında sanıyorum Adıyaman ve Kastamonu gibi alışılmadık iller geldi. Hem siyasi hem de sosyolojik açıdan üzerine araştırmalar yapılması gerektiği aşikar olan bu yerel seçim bize, başka zaman olsa "popülist" olmakla suçlayacağımız söylemleri de geri getirdi: "Halk kazandı.", "Halka rağmen siyaset yapılmaz.", "Halk cevabı sandıkta verdi." gibi. Son birkaç yılında yoğun şekilde popülizm çalışmış olan bana bile artık çok "fazla" gelen bu söylemler üzerine haklılık payı var mı yok mu diye de çok fazla düşündüm. Çünkü halk, o zaman bundan önceki seçimde neredeydi? Bence yılbaşı ağacının büyük sürprizi halkın ta kendisiydi bu seçimde. 

Fakat, mesela Sayın Bahçeli için değilmiş. Şöyle ki;

Geçtiğimiz Haziran Ayında sonuçlanan genel seçim ile 31 Mart yerel seçimi üzerine evvelsi gün Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yorumunu hatırlarsınız. Kendisi iki seçimin dinamiğinin farklı işlediğini ve kıyaslanamayacak seçimler olduğunu belirtmişti. Sayın Bahçeli kadar, seçimlerin arka planında işleyen "siyaset"i kavrayabilecek donanımda olmadığımın farkında olduğum için ben bu konuda yalnızca "halk" penceresinden yorum yapmayı denemekteyim. Yoksa eminim ki kendilerinin bir bildiği vardır...​

Bu söylemi ile Sayın Bahçeli aslında şunları da demek istiyor diye düşünüyorum: "Halk ülkenin genel durumundan memnun, yalnızca yerel yönetimlerden memnun değil." Yani halkın ülkenin genel problemi olarak sayılabilecek ekonomi, eğitim, sağlık, göç, deprem konuları ile ilgili herhangi bir sorununun olduğu yine reddedildi. Veya, "Halkın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir problemi yok, yerel yöneticilerle problemleri var." Yani halkın çoğunluğunun şu an Sayın Erdoğan’ın partisine değil Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdiği reddedildi. Veya, "Halkın Milliyetçi Hareket Partisi ve Ak Parti ittifakı ile ilgili bir problemi yok, çıkarılan ortak adaylar ile ilgili problemleri var." Yani mesela 2019 yılında MHP’de olan Amasya, Bartın, Kastamonu, Kütahya, Manisa’nın CHP’ye; yine 2019’da MHP’de olan Karabük, Bayburt’un Ak Parti’ye geçmiş olmasındaki halkın hür iradesi reddedildi. 

Sayın Bahçeli’nin halktan gelen bu mesajları adeta kör vaziyette izlemesi bana çok şaşkınlık verse de, dediğim gibi kendisinin muhakkak ki bir bildiği vardır. Çünkü farkındaysanız kendisinin "Ayrılamazsın" serenadı Sayın Meral Akşener için de tekerrür etti.

AYRILAMAYANLAR 

​Sayın Bahçeli’nin bu söyleminden önce Sayın Erdoğan’a bağlılığını cömertçe gözler önüne serdiği “Ayrılamazsın” serenadı da hayli romantik ve sadıktı. Bu seçim sonuçları ertesi, yılların tecrübesi olan Sayın Bahçeli’nin halktan gelen bu mesajları adeta kör vaziyette izlemesi bana çok şaşkınlık verse de, dediğim gibi kendisinin muhakkak ki bir bildiği vardır. Çünkü farkındaysanız kendisinin "Ayrılamazsın" serenadı Sayın Meral Akşener için de tekerrür etti. Haziran genel seçimlerinin akabinde istifa etmesinin çok hayırlı olacağını düşündüğüm Sayın Akşener her ne kadar 31 Mart yerel seçimlerine değin adeta uzatmaları oynasa da bu kaçınılmaz son, seçim sonuçlarının aksine hiçbirimiz için sanıyorum sürpriz olmadı. Demokrasinin gereği olarak seçimlere hür ve müstakil girme kararını çok haklı ve doğru bulsam da İYİ Parti bu seçimlere farklı bir genel başkan ile taze kan pompalayarak girmeliydi. Koltuklarda kalmakta ısrarcı olmanın sonucunun bu oy oranına neden olacağını sanırım Sayın Akşener de hepimizden iyi biliyordu. Fakat Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi "Ayrılmaması daha hayırlı olur" diye düşündü sanıyorum. Olay tam da aktörlerin "Hayır" ve "Şer"den ne anladıkları ve ne bekledikleri ile ilgili...

Sonuç olarak, bu sürpriz dallardan oluşan yılbaşı ağacının Türkiye’de 15 gündür bambaşka bir hava estirdiği fakat sanıyorum ki başını Sayın Bahçeli’nin çektiği "Ayrılamayız" grubunun bu değişime kör ve sağır kalmakta ısrarcı olduğu ortada. Fakat ben tavırları dikkatle okumaya çalışan bir iletişimci gözüyle grubun demirbaşı olduğu düşünülen Sayın Erdoğan’ın bu değişim rüzgarına çok da fazla direneceğini düşünmüyorum, öngörmüyorum. Sayın Erdoğan çok yakın zamanda toplumda tilki uykusuna yatmış olan "Yetmez ama evet"çileri uykusundan öperek uyandıracaktır.

Erdoğan, o nedenle 22 yıldır Erdoğan. 

Ve her yılbaşı gecesinin muhakkak ki kırmızı giyen o starı, genel seçimdeki tarafından net sınırlar ve söylemler ile ayrılan Yeniden Refah Partisi idi.

PEKİ YA AYRILANLAR?

Ve her yılbaşı gecesinin muhakkak ki kırmızı giyen o starı, genel seçimdeki tarafından net sınırlar ve söylemler ile ayrılan Yeniden Refah Partisi idi. Bir yanda ayrılmamakta ısrar eden ve kangren olmasına rağmen bitirilmeyen ikili ilişkilere benzer şekilde artık kişiye zarar veren ortaklıklara adeta evin asi genci gibi başkaldıran Sayın Fatih Erbakan, Sayın Erdoğan’ın taze kan arayışında yeniden diriltmeye çalışacağı "Yetmez ama evet"çilerin karşısına artık Ak Parti’den yorulmuş ve umudunu kesmiş olan muhafazakarları konuşlandırmaya karar vererek 2028 seçimlerinde-halen siyasette var olduğunu varsayarak- Sayın Erdoğan’ı zorlayacağının sinyallerini de verdi. Gördük ki toplumda Sayın Erdoğan’ın Rahmetli Sayın Necmettin Erbakan’ın yetiştirmesi olduğunu unutmayanlar da varmış. Çünkü yine görüyoruz ki Fatih Erbakan’ın, babasının tek bir söylemini adeta hortlatması seçimlerde yıldızının parlamasına fazlaca destek oldu: Rahmetli Erbakan’ın "Siyonizm" söylemi, gündemdeki İsrail imajı ile birleşince Fatih Erbakan’ın doğru yerde doğru zamanda doğru adımlar atmasına adeta vesile oldu bile denebilir. O nedenle oğul Erbakan’ın halkta çokça karşılık bulacağı ve Türkiye siyasetinde artık görmezden gelinemez bir figür olacağı ortada.

O nedenle önümüzdeki günler Ayrılamayanlar ile Ayrılanlar arasındaki çekişmeye ve belki de onlar çekişirken diğer tarafta "Az laf çok iş" yapanların tekrar tekrar kazanmasına gebe. 

31 Mart kutlu olsun. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER