31 Mart sonrasına ilişkin İmamoğlu senaryoları
KÖŞE YAZILARI31 Mart sonrasına ilişkin İmamoğlu senaryoları
DEĞİŞEN DENKLEMİN İMAMOĞLU’NA ETKİSİ
İmamoğlu cephesinden bakıldığında İyi Parti’nin ve DEM Parti’nin kendi adaylarıyla seçime girme kararı alması, 2019’la kıyaslandığında bir kayıp olarak görünüyor. Bununla birlikte söz konusu iki partinin tabanından kayda değer bir seçmen kitlesinin İmamoğlu’na oy vereceği kamuoyu araştırmacılarının tahmini olsa da İmamoğlu’nun İYİP ve DEM Parti seçmeninden bir kayıp yaşayacağı kesin. Seçim sürecinin sürprizi ise, YRP’nin kendi adayını gösterme kararı oldu. Bu gelişmeyi İmamoğlu’nun hanesine bir artı olarak yazmak mümkün. Normal şartlarda Murat Kurum’a gitmesi muhtemel %2-3 bandındaki bir oy miktarının önemli bir kısmı, YRP’nin adayına gidecek ki, bu da İmamoğlu’nun İYİP ve DEM Parti dezavantajını bir nebze telafi edebilecek aritmetik bir avantaj. Bunların haricinde bir de Azmi Karamahmutoğlu faktörü var, bunu da ıskalamamak gerekiyor. Özellikle CHP’ye ve kısmen de olsa AKP’ye tepkili olan, ağırlıklı olarak 18-30 yaş grubundan ilgi gören Karamahmutoğlu da 2019’da İmamoğlu’na destek vermiş kitlenin küçük bir kısmını kendine çekmeyi başaracak gibi duruyor. İmamoğlu açısından İYİ Parti, DEM Parti ve Zafer Partisi’nin “kendi adayımızla seçime giriyoruz” kararı bir oy kaybına işaret ederken, YRP’nin kendi adayıyla seçime girme kararıysa bir artı olarak haneye yazılabilir.İMAMOĞLU İÇİN EKSİ VE ARTILAR
Özetleyecek olursak, İmamoğlu açısından İyi Parti, DEM Parti ve Zafer Partisi’nin “kendi adayımızla seçime giriyoruz” kararı bir oy kaybına işaret ederken, YRP’nin kendi adayıyla seçime girme kararıysa bir artı olarak haneye yazılabilir. Buradaki soru, İmamoğlu’nun kişisel karizmasının ve başarılı belediyecilik hikayesinin bu kayıpları ne düzeyde telafi edebileceği ve seçimi kazandırmaya yetip yetmeyeceği.BAHAR SENARYOSU: İMAMOĞLU’NUN KAZANDIĞI BİR SEÇİM
İmamoğlu’nun İstanbul seçimini kazanması, pek çok aktör açısından çoklu sonuçlar doğuran bir dönüm noktası olacaktır. Söz gelimi İmamoğlu’nun 2019 zaferinden kendine büyük aritmetik paylar biçen İyi Parti’nin bu söylemi tamamen boşa düşerken, “Kürtler olmadan İstanbul’da seçim kazanılmaz” tezini dillendiren DEM Parti de İyi Parti ile aynı kaderi paylaşmak zorunda kalacaktır. İmamoğlu’nun ittifaksız ve iş birliksiz şekilde kazanacağı bir İstanbul seçimi, onu hiç olmadığı kadar güçlü, kazanan ve “seçim canavarı” bir figüre dönüştürecektir. Yan desteklere ihtiyaç olmadan kazanabildiğini ispatlayan bir figür olarak İmamoğlu hem CHP içerisindeki muhaliflere hem de muhalefette yer alan kendi muhaliflerine karşı net, emsalsiz ve nokta atışı bir zafer elde ederken, Erdoğan’a da “İstanbul artık senin arka bahçen değil” mesajını net şekilde vermiş olacak. Böyle bir denklemde İmamoğlu, Türkiye’de muhalefetin doğal lideri ve bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminin de doğal adayı haline gelecektir. İmamoğlu, bu zaferle CHP’deki parti içi tartışmaları bitirmekle kalmayacak, AKP’ye karşı erken seçim kozunu daha güçlü şekilde dillendirmeye ve iktidarı köşeye sıkıştırma opsiyonuna sahip olacaktır. İmamoğlu’nun büyükşehir belediye başkanlığını kaybettiği bir denklemde yola hangi sıfatla ve hangi pozisyonda devam edeceği ise, tamamen o günün konjonktürüne ve dengelerine bağlı bir husus, bunu şimdiden kestirmek de epey güç.KIŞ SENARYOSU: İMAMOĞLU İSTANBUL’U KAYBEDERSE
İstanbul’da İmamoğlu’nun kaybettiği bir senaryo ise, kuşkusuz İmamoğlu açısından şartları zorlaştıran bir gelişme olmakla birlikte, dünyanın sonu anlamına da gelmeyecektir. Seçmen nezdinde bunun faturasını “oyları bölenlere” çıkarma eğilimi muhtemelen hayli yüksek olacak ve özellikle İyi Parti ile DEM Parti, bu yenilginin failleri olarak anılacaktır. İmamoğlu, böyle bir yenilgiden de güçlenerek çıkmayı, “Bakın, bölündüğümüzde neler oluyor işte” şeklinde özetlenebilecek söylemi etkili, ikna edici ve kendine özgü bir üslupla halkla aktarmayı başaracaktır. İmamoğlu’nun büyükşehir belediye başkanlığını kaybettiği bir denklemde yola hangi sıfatla ve hangi pozisyonda devam edeceği ise, tamamen o günün konjonktürüne ve dengelerine bağlı bir husus, bunu şimdiden kestirmek de epey güç.Sonuç Yerine
İstanbul epey zor, her sonuca gebe ve bıçak sırtı bir seçime gidiyor. İmamoğlu, başarılı belediyeciliği ve karizmatik gücüyle yarışı bir adım önde götürse de 2019’dan farklı olarak muhalefetin daha da derinleşen dağınıklığı, seçim sonucunu kestirmesi güç hale getiriyor. Seçimin şimdiden belli olan tek sonucu, İmamoğlu’nun öyle ya da böyle, etkili bir figür olarak siyaset hayatına devam edeceği ve bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin en güçlü adayı olacağı. Türkiye’de şu an İmamoğlu haricinde tüm kesimlerle konuşabilme ve herkese ulaşabilme becerisi gösterebilen ikinci bir siyasi figür yok. Kaldı ki böyle bir siyasetçi tipi, her zaman denk gelinecek bir tür değil ve dolayısıyla böyle bir ismi, kaybedilecek bir yerel seçimin silebileceğini düşünmek de gerçeklikten uzak bir tahmin olur. İstanbul seçimi herkes için zor bir seçim olacak. İmamoğlu bu zor denklemden sıyrılmayı başarırsa, 31 Mart sonrasında yeni bir siyaset gündemine ve muhalefete uyanacağımız kesin. İbre, az farkla da olsa İmamoğlu’ndan yana. Umalım ki seçim sonucu, demokrasimiz için iyi bir sonuç ortaya koysun.İlginizi Çekebilir