2. Dünya Savaşı biterken Almanya’nın yanında savaşa girmek
SİYASETCHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 7 Aralık 2024’te Beşar Esad ile görüşmenin çözüm olacağını söylediğini duyunca Özel’in koltuğunda 1945’de oturan İsmet Paşa geldi aklıma. Özel’in Suriye için önerisi 1945’te Almanya’nın yanında savaşa girmekle eşdeğerdi çünkü.
1986’da Üniversite Sınavına girmeden tercihlerinizi yapıyordunuz. Babam dünyanın en demokrat insanı olduğu için tercih kağıdıma bakma gereği duymamıştı. Bir fenerli olarak bir oğlunu cimbomlu diğerini Beşiktaşlı (ben oluyorum) yapan adamdan farklı bir tepki beklememek gerek. Normal koşullarda Hukuk Fakültesine girmem gerekirken yaptığım hesaba göre Hukuk’tan çok daha iyi puan alanların girdiği ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü ilk tercihime yazdım. Puanım ziyan olmasın dedim.
Babam bir kez bile neden Hukuk yazmadın demedi. Adamcağız yazıhanesini kapatıp kalan dosyalarını meslektaşlarına devrettiğinde de geçmişin muhasebesini yapmadı.
Ben bir taşra avukatının yolundan gitmediğim için oturup 38 sene öncesinin muhasebesini yapacak değilim.
ODTÜ İdari Bilimlerin son çocuğu o zamanların az vitaminli Uluslararası İlişkiler Bölümünde geçen 4 yılın sonunda kısa yoldan maaşa geçmek için Bankacı olmuştum bile. Şaşacaksınız ama sonra Fetullahçılara bedavadan kısa yol yapılan diplomatlık sınavından çekinmiştim.
ODTÜ’deki Hazırlık Okulu dahil 5 yılın bana kazandırdıklarını uzun uzun anlatacak değilim. Konu zaten 1980’li yıllarda Üniversite tercihleri değil.
Konu Uluslararası İlişkiler.
Konuğumuz bu defa iktidar partisi değil. İktidar Partisinin Ekonomiden sınıfta kaldığını biliyoruz. ODTÜ terminolojisi ile ECON101’den bile geçeceği şüpheli bir iktisat formasyonu üzerine konuşabiliriz.
Suriye’de olan biteni anlamak için MİT’te çalışmanız, CIA’in içinde olmanız ya da Dış İşlerinin Kriptolu yazışmalarını ele geçirmeniz gerekmiyordu. Okuma yazma bilen ya da televizyon izlemeye yetecek kadar kulakları duyan biri olmanız yeterliydi.
OLAN BİTENİ ANLAMAK İÇİN MİT’TE ÇALIŞMANIZ GEREKMİYORDU
Ancak bu günkü konumuz IR dersleri ile ilgili ve kendisini kurucu parti olarak konumlayan Ana Muhalefet Partisinin eski Suriye’nin son gününde en yüksek ağızdan ifade ettiği bir beyan.
Suriye’de olan biteni anlamak için MİT’te çalışmanız, CIA’in içinde olmanız ya da Dış İşlerinin Kriptolu yazışmalarını ele geçirmeniz gerekmiyordu. Okuma yazma bilen ya da televizyon izlemeye yetecek kadar kulakları duyan biri olmanız yeterliydi. Esad’ın Suriye Başkanlık Sarayında uzun süredir başkalarının kiracısı olduğunu ve ev sahibinin “Almanya’dan oğlunun geleceğini” anlamak için ince siyasi analizleri takip etmeniz gerekmiyordu. Rusya Dış İşleri Bakanını ve ABD Başkanını takip etmeniz kafiydi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 7 Aralık 2024’te Beşar Esad ile görüşmenin çözüm olacağını söylediğini duyunca Özel’in koltuğunda 1945’de oturan İsmet Paşa geldi aklıma.
Özel’in Suriye için önerisi 1945’te Almanya’nın yanında savaşa girmekle eşdeğerdi çünkü. İsmet Paşa tabii ki böyle bir şey yapmadı. Savaş boyunca bitaraf kalarak ülke halkının canını muhafaza eden Kurtuluş Savaşı kahramanımız savaşın son günlerinde Aksis devletlerine savaş açarak kazanan tarafın yanında olmayı bildi.
CHP Genel Başkanı 2. Dünya Savaşı biterken neden Almanya’nın yanında yer almak istedi ben anlamadım. Ona bunun yanlış olduğunu söyleyecek, fısıldayacak tek bir kurmay bile yok muydu?
Özgür Özel’e haksızlık yapmak istemem ama Özgür Özel’in ana muhalefet partisi başı sıfatıyla temsil ettiği değerlere karşı gösterdiği bu sorumsuzluğun da havada kalmasını istemem.
Bir ODTÜ’lü olarak CHP’den daha da sol bir dünya tasavvur etsem de Türkiye pratiğinde CHP’siz olamayacağının ayırdındayım. Ekrem İmamoğlu’nun ve onun İstanbul’u AKP’ye dar eden yol arkadaşı Belediye Başkanlarının kıymetinin farkındayım.
Ama yine ODTÜ’de hocam olan rahmetli Ümit Hassan’ın deyimiyle “Kesbsiz ta o kadar cehl olmaz”
CHP Genel Başkanı 2. Dünya Savaşı biterken neden Almanya’nın yanında yer almak istedi ben anlamadım. Ona bunun yanlış olduğunu söyleyecek, fısıldayacak tek bir kurmay bile yok muydu? CHP Genel Başkanı sadece kendi ülkesinde değil belki de Dünya ölçeğinde ciddiyetsizliği ifşa olacak bir söylemi tereddütsüz biçimde nasıl oldu da sahiplendi?
Esad’ın gidiş şekli, yerine gelenler ya da sürecin bölgede kime yaradığından söz etmiyorum. Son derece basit bir tarihsel süreçten bu denli uzak kalmak, yanmış bir ağacın meyve vermesini beklemekten bahsediyorum. Erdoğan’ın “Faiz sebep Enflasyon sonuç” iddiasının dış politika versiyonuyla karşılaştık.
Yıldıray Oğur’un ifadesinde bu süreç;
“CHP’nin dış politikadaki sorunu iyiniyetli eleştirilerdeki gibi sahayı bilmemek değil, daha yapısal; sahadan nefret etmek. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konumdan mutsuzlar. O yüzden hiçbir şey yapasıları, takip edesileri gelmiyor. Hiçbir şey yapmamayı da maceracı olmayan realist dış politika zannediyorlar.”
Şeklinde tanımlanmış.
Haklı çıkmayı hak etmeyen Oğur’u haklı çıkaran bu tavrın özeleştirisine acil ihtiyaç var. Evet Yıldıray Bey Türkiye’de de tıpkı Gürcistan’da olduğu gibi AB yanlıları ve karşıtları vardır. CHP’nin AB yanlısı olması da kötü bir şey değildir. Ama konunun CHP’nin stratejisiyle değil yönetici aklıyla, dış politika danışmanlarıyla onlardan yanlış/eksik bilgi alan ya da almadan konuşan başkanıyla ilgisi vardır.
CHP eğer dış politika danışma kurulundan fayda sağlayamıyorsa bilabedel kendilerine bu konuda vahim hata yapmamaları için görev almaya hazırım. Kastamonu’da Hasan Başkana açılan yolda emeği olan rahmetli Babama olan borcumu da bu vesileyle ödemiş de olurum.
İlginizi Çekebilir