© Yeni Arayış

15 Temmuz ve Kürt sorunu

15 Temmuz ve Kürt sorunu

15 Temmuz’un arkasında Kürt sorunun olduğu bence çok açık. Eğer 15 Temmuz darbe kalkışması Cemaatin içinde olduğu bir hareketse, Cemaat ile AKP arasındaki en önemli ayrılıklardan birinin Kürt sorununa ilişkin çözüm önerilerinin farklılığı olduğunu da dikkate alırsak, “Dersaneler” adıyla anılan ilk kopuş adımının arkasında bu meselenin yattığını söyleyebiliriz. 15 Temmuz’u idrak ettiğimiz bu günlerde, “15 Temmuz 2015’de sahiden ne olmuştu?” sorusu hala sorulabilecek bir soru gibi duruyor. Çünkü yapılan açıklamalardan, süren mahkemelerden, iktidarın tavrından, Gülen Cemaatinin böyle bir darbe girişimine neden kalktığını anlamak zor. Erdoğan’ın dediği gibi “Ne istedilerse verdik” denilen ve bu nedenle de iktidarı paylaşan bir örgütün darbeye neden ihtiyacı olabilirdi ki? Bu olayın arkasındaki gerçek hikayeyi bilmesek de bu tarihten önceki siyasi olayların üzerinde kafa yormakta yarar olabilir. Bu çerçeveden bakınca ben, 15 Temmuz’a giden yolun Kürt sorunu dediğimiz sorunun taşlarıyla döşenmiş olduğunu düşünüyorum. Ve, Kürt sorunu çözümsüz kaldıkça da bu ülke insanlarının gerçek bir demokrasiye ve gerçek bir huzura kavuşmalarının mümkün olamayacağını… Evet, Kürt sorununu çözemeyen Türkiye siyasetinin başı dün olduğu gibi bugün de dertte. Ülkeyi bir türlü Ortadoğu bataklığından çıkaramıyor. Böyle giderse de çıkaramayacak.

Neden mi böyle düşünüyorum?

15 Temmuz’un arkasında Kürt sorunun olduğu bence çok açık. Eğer 15 Temmuz darbe kalkışması Cemaatin içinde olduğu bir hareketse, Cemaat ile AKP arasındaki en önemli ayrılıklardan birinin Kürt sorununa ilişkin çözüm önerilerinin farklılığı olduğunu da dikkate alırsak, “Dersaneler” adıyla anılan ilk kopuş adımının arkasında bu meselenin yattığını söyleyebiliriz. O günleri hatırlayacak olursak, Cemaat’in Kürt sorununa yaklaşımı ile AKP’nin yaklaşımı tam örtüşmemekteydi. Cemaat, Emniyet üzerinden Kürtlere yönelik KCK operasyonu düzenlerken, MİT de Öcalan üzerinden bir müzakere süreci başlatıyordu. Bu süreçte Emniyet-MİT çatışması Kürt sorunu üzerinden alevlenmiş olsa da aslında kavga, Cemaat ve AKP arasında bir iktidar kavgasıydı. Bu kavga sonuçta öyle bir hale geldi ki MİT Müşteşarı Hakan Fidan savcılığa çağrıldı, bu hareketin kendini de içine alacağını gören Başbakan Erdoğan ise ipleri kopardı vs. Katı laik bir yönetim tarzının egemen olduğu bir ülkede siyasal İslamcılar aralarında farklılıklara rağmen bir araya kolayca gelebilirler. Beraber siyaset yapabilirler. Çünkü baskının birleştirici bir gücü vardır. Nitekim AKP ve başta Gülen Cemaati olmak üzere kendilerini baskı altında hisseden birçok farklı sosyal gruplar bu yönetim tarzına karşı birlikte seçimlere girdiler ve kazandılar. Bu nedenle de AKP iktidarı özünde farklı grupların meydana getirdiği bir tür koalisyon iktidarı idi. Bu hikayenin özeti belki şu olabilir: Kürt sorunun çözmeyen bir hükümet eninde sonunda bu sorunun ağlarına takılır ve ülkeyi yönetemez. Bugün de durum budur. Suriye sorunu Türkiye açısından bir Kürt sorunudur ve bu hükümetin bugün Suriye ile görüşmek zorunda kalmış olmasının ana nedeni de bu sorundur.

KÜRT SORUNUNU ÇÖZEMEYEN BİR HÜKÜMET ÜLKEYİ YÖNETEMEZ

Ayrıntısına girmeyeceğim ama AKP yönetiminin 2008-9’a kadar oldukça başarılı yönettiği bir süreç 2010’dan başlamak üzere 2011-12 ve 2013 yılından sonra baş aşağı gitmeye başladı. Öyle ki bu yıllarda Kürt sorunu bağlamında sertleşmeye başlayan Cemaat-AKP ilişkilerinin kimyası değişti. Birlikte davrandıklarında her grubun karlı çıktığı bir patikadan, ayrılıkların başlamasıyla her birinin zararlı çıktığı yeni bir patikaya doğru hızlı bir gidiş başladı. Nitekim bu dönemin başta ekonomik olmak üzere çeşitli verilerinden bu kırılmayı gözlemlemek mümkün. Bu gidişin zemine çarptığı tarih ise 15 Temmuz 2015. Tuhaf gibi dursa da bir darbe girişimiyle parçalanan koalisyon bir yandan Cemaatle, diğer yandan da Kürtlerle olan sorunlarını çözmekten vazgeçerek daha otoriter bir yönetim tarzına doğru evrildi. Bu hikayenin özeti belki şu olabilir: Kürt sorunun çözmeyen bir hükümet eninde sonunda bu sorunun ağlarına takılır ve ülkeyi yönetemez. Bugün de durum budur. Suriye sorunu Türkiye açısından bir Kürt sorunudur ve bu hükümetin bugün Suriye ile görüşmek zorunda kalmış olmasının ana nedeni de bu sorundur. Bizden söylemesi Kürt sorunu böyle savaşla, şiddetle çözülemez ya da çözmeden bir süre daha idare edeyim mantığıyla çözülmüş gibi de olamaz. 15 Temmuz’u andığımız bugünlerde umarım iktidar bu durumun ayırdındadır ve barışçı yollar üzerine yeniden düşünmeye başlamıştır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER