© Yeni Arayış

1 Mayıs 2024

1 Mayıs 2024

1 Mayıs’tan korkmayacağınız, tam tersine halkla birlikte siz de 1 Mayıs’ı Taksim’de coşkuyla kutlayacağınız gün bu ülke normalleşecek, bu ülke kazanacak. Babam Memet Ertürk’ü 31 Ocak 2014’te kaybetmiştik. Tam 10 yıl oldu. Hürriyet ve Radikal gazeteleri babamın vefatını şu başlıkla vermişti: “Taksim’i işçilere açan “Memet” öldü” Bunun hikâyesini de sevgili ağabeyim gazeteci Nazım Alpman’ın kaleminden alıntılamak istiyorum: “1976 yılında DİSK’in 9. Yıl kutlaması yapılacaktır. O tarihe kadar seçilmiş büyük bir otelin geniş salonunda kokteyl ile kutlanan 13 Şubat DİSK’in kuruluş yıl dönümü için Ertürk, Kemal Türkler’e gider: - Başkan bu yıl DİSK’in kuruluşunu işçilerle birlikte Spor Sergi Sarayı’nda kutlasak nasıl olur? Kemal Türkler, sezgileri çok gelişmiş yakın ve uzak gelecek konusunda isabetli kararların sahibi karizmatik bir işçi lideriydi. Ertürk’e “anlat bakalım” diyor: - Nasıl bir kutlama yapmamızı istiyorsun? Sonrası çok coşkulu kitlesel bir kutlamaya tekabül ediyor. Bu satırların yazarının da genç bir işçi olarak hazır bulunduğu kitlesel ilk kutlama bir başka dönüşüme ebelik etmişti. Kemal Türkler, işçilerle birlikte yapılan bu kutlamanın keyfini sürerken Ertürk, “Başkan” dedi: - Biz istersek, 1 Mayısları da alanda kutlayabiliriz! - Sahi yapabilir miyiz? - Siz ‘olur’ derseniz, hiçbir engel tanımayız! Kemal Türkler o gece kararını veriyordu: Bu yıl 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlayacağız! 1921’te işgal altında kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı 1925’te Takriri Sükûn Kanunu ile yasaklanmıştı. O tarihten tam 50 yıl sonra Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları DİSK 1 Mayıs’ı alanlarda kutluyordu.” Bu kitleselleşme, bu toplumsal muhalefet birilerini fena halde rahatsız etti. İstenen itaat edenlerdi, zincirlerini kıranlar değil… İstenen biat edenlerdi, itiraz edenler değil… Bu sömürü düzeninin iflası demekti, asla kabul edilemezdi. Evet, 1 Mayıs 1976 yüz binlerce işçinin katılımıyla Taksim’de, babamın tabiriyle “kimsenin burnu bile kanamadan” coşkuyla kutlanmıştı. 1970’lerde toplumsal muhalefet bir yandan gençlik hareketi üzerinden, bir yandan da işçi hareketi üzerinden kitleselleşiyordu. 1 Mayıs 1976 o güne kadar görülmemiş büyüklükte geniş kitlelerin coşkuyla bir araya geldiği bir şölen, bir gövde gösterisi oldu. Bu kitleselleşme, bu toplumsal muhalefet birilerini fena halde rahatsız etti. İstenen itaat edenlerdi, zincirlerini kıranlar değil… İstenen biat edenlerdi, itiraz edenler değil… Bu sömürü düzeninin iflası demekti, asla kabul edilemezdi. Ve 1 Mayıs 1977’de bunu engellemek için kirli ve kanlı bir senaryo sahneye kondu. 1976 ve 1977 1 Mayıslarından sonra 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması artık başka bir anlam ifade ediyordu. Taksim herhangi bir meydan değil. Taksim’de işçi sınıfının akıtılan kanı var, toprağa verilen canları var… Taksim’de 50 yıllık bir hak mücadelesi, emekçilerin toplumsal hafızası var… Taksim’de karanlık odakların ne yaparlarsa yapsınlar engelleyemedikleri dayanışma, kirletemedikleri bir bayram havası var… 1 Mayıs’ta Taksim bizler için; barışın, kardeşliğin, demokrasinin, adaletin, özgürlüğün sembolü olurken, birileri için de işçinin, sanatçının, aydının, gazetecinin, demokratın, akademisyenin, emeklinin, kadının, gencin kısaca büyük bir toplumsal muhalefetin bir araya gelmesinin korkulu rüyası, kâbusu oldu. Tüm kutlamalara açık olan ve iktidarın emekçilere “Bana yasal, sana yasak” dediği Taksim’in, 1 Mayıs kutlamalarına kapatılmasının sebebi, toplumsal muhalefetin coşkuyla bir araya gelecek olmasının korkusudur. Bugün İstanbul’da neredeyse 1980 darbesi sonrası uygulamalarından kalma adı konulmamış bir sokağa çıkma yasağı tatbiki olacak. Nazım’ın ölümsüz dizeleriyle “Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu”. O yüzden de 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmaması için her türlü baskıya, tehdide, zulme, ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya başvurulur. Çok değil bundan 20 gün önce Ramazan Bayramı’nı kutladık. Toplu taşıma bayramda ücretsizdi. Halk akın akın çeperlerden merkeze, sahillere geldi. Eşini, dostunu, akrabasını ziyaret etti, Ramazan Bayramı’nı kutladı. Deniz görmeyen gencecik insanların ilk defa denizi gördüklerinde yaşadıkları mutluluğa şahit olduk. Peki, bugün de bayram değil mi? İşçilerin 1 Mayıs’ı kutlamak için akın akın yaşadıkları yerlerden gelmeye hakları yok mu? Bugün İstanbul’da işçilere sadece Taksim Meydanı yasak değil. Bir yerden bir yere gitme özgürlüğü de yasak. Sadece işçilere de değil, tüm İstanbullulara yasak. Bugün İstanbul’da neredeyse 1980 darbesi sonrası uygulamalarından kalma adı konulmamış bir sokağa çıkma yasağı tatbiki olacak. Bu yasağın da 2 stratejik ayağı var. Birincisi, yıllardır insanların yüreklerine salınan “olay çıkar” korkusu ile aslında herkesin görkemli bir şölen havasında kutlayabileceği bu günü bir ortak bayram kutlaması olmaktan çıkartan, birçok insana “evden çıkmasak daha iyi olur” dedirten bir korkutma ve ayrıştırma stratejisi. İkincisi de bundan korkmayan, ayrışmayan olur da bu bayramı kutlamak için evinden çıkarsa onu evinden dışarı çıktığına pişman edecek bir abluka stratejisi. Bu doğrultuda, İstanbul’da 1 Mayıs’ı engellemek için toplu ulaşımı felç edecekler. Tüm dünyada işçi bayramı coşkuyla, neşeyle, kardeşlik ve barış içinde kutlanırken 2024 yılı Türkiye’sinde işçi bayramını biz böyle bir havada kutlayacağız. Hâlbuki 1 Mayıs’tan korkanlar ve engellemeye çalışanlar şunu bilseler,  görseler: 1 Mayıs halktır. 1 Mayıs’tan korkmayacağınız, tam tersine halkla birlikte siz de 1 Mayıs’ı Taksim’de coşkuyla kutlayacağınız gün bu ülke normalleşecek, bu ülke kazanacak. Yaşasın 1 Mayıs! Tüm işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER