Yunanistan Genel Seçimlerinin Ardından: Syriza’nın Çöküşünün Anatomisi

Yunanistan Genel Seçimlerinin Ardından: Syriza’nın Çöküşünün Anatomisi

Yaklaşık dört buçuk yıl önce Yunanistan’da, Radikal Sol Koalisyon Syriza’nın birinci parti olması nedeniyle yaygın bir heyecan rüzgarı esiyor ve şu soru soruluyordu: 21. yüzyılda Avrupa’nın üstünde Marks’ın hayaleti mi dolaşıyor? Çok geçmeden bunun bir yanılsamadan ibaret olduğu anlaşılacaktı.

Yunanistan’da geçtiğimiz 7 Temmuz Pazar günü gerçeklesen erken genel seçimlerden gelen ilk sonuçlar, ülkeyi dört yılı aşkındır yöneten Radikal Sol Koalisyon Syriza’nın dramatik çöküşüne işaret ediyor. Ocak 2015’te %36 civarında oy alarak birinci parti olan ve Eylül 2015 seçimlerinde de bu başarısını tekrarlayarak, koalisyon kurarak iktidara gelen Syriza, 7 Temmuz seçimlerinde aldığı %31 civarındaki oy oranıyla Yeni Demokrasi’nin yaklaşık 9 puan gerisinde kalarak trajik bir seçim yenilgisine uğradı.

Syriza’nın 2015’te iktidara gelişinde temel motivasyonu, 1974’teki demokrasiye geçiş sürecinden sonra kesintisiz olarak ülkeyi yönetmiş olan PASOK – Yeni Demokrasi hattından sonra ülkeye tamamen yeni, temiz ve toplumdan yana bir sayfa açmaktı. Syriza, “Yeni bir Yunanistan, yeni bir ülke kuruyoruz” diyecek kadar iddialıydı. 40 yılı aşkındır süren ve krizin de müsebbibi olarak görülen Yeni Demokrasi ve PASOK deneyimlerinden usanmış toplumdaki beklenti de Syriza’nın köklü toplumsal ve ekonomik reformlar yaparak toplumsal refahı arttıracak politikalar izlemesiydi.

Syriza’nın en kritik hatası, 2015 seçimleri öncesinde halka “her şeyi yapabiliriz” motivasyonuyla sınırsız popülist vaatlerde bulunmasıydı. Sözgelimi, basit bir müzakereyle kreditörlerle yapılan anlaşmaların değiştirilebileceği ve hatta iptal edilebileceği yanılgısı, Çipras’ı halk nezdinde zor durumda bırakmış, referandumdan çıkan olumlu sonuca rağmen Çipras, muhataplarına daha fazla direnemeyeceğini anlayıp kurtarma anlaşmasına razı olmuş ve Yunanistan, daha ağır şartlar taşıyan bir kurtarma anlaşmasını kabul etmek zorunda kalmıştı. Çipras’ın hedef kitlesi olan işsizlerin ve emeklilerin refah düzeyinde kayda değer bir düzelme olmaması ve genç işsizliğin katlanarak artması, yine iktidarın hanesine yazılan eksi puanlardı. Toplumsal refahı arttırmak ve Yunanistan’ı ekonomik olarak özgürleştirmek vaadiyle iktidara gelen Syriza, ekonomiye dair her vaadinden çok geçmeden geri adım atıyordu. Ayrıca ekonomide dillendirilen popülist vaatler yerine getirilmediği gibi, kreditörlere ve finans dünyasındaki muhataplara dönük popülist çıkışlar, ülkeye daha ağır ekonomik faturalar olarak geri dönüyordu.

Çipras hükümeti, Yunanistan’ın krizden çıkış yolunun üretimden ve yatırımdan geçtiği gerçeğini geçtiğimiz dört buçuk yılda ısrarla ıskaladı. Popülist sol politikalar yabancı yatırımcıyı ürküttüğü gibi, finans piyasalarında Yunanistan’a olan güveni fazlasıyla sarstı. Planlı, uzun vadeli, tutarlı ve reel dengeleri de gözeten bir sol program yerine Çipras hükümeti, sloganlara dayalı ve temelsiz popülizmi yeğledi. Çipras’ın her başarısızlığı, Yunan toplumuna daha ağır kemer sıkma politikaları olarak geri döndü. Ayrıca anti-militarist, “Ege Denizi balıklarındır” gibi romantik söylemlerle iktidara gelen Çipras’ın Türkiye ile ilişkileri zaman zaman gergin seyretmiş, Ege’de ve Kıbrıs meselesinde Yunanistan agresif ve her an çatışmaya hazır bir görüntü çizmişti.

Çipras hükümetinin LGBTİ+ hakları konusundaki adımları ise, dört buçuk yıllık iktidarın ender kazanımlarından biri, bunu teslim etmek gerekiyor. Öte yandan kronik hale gelmiş Makedonya isim sorununu milliyetçi muhalefete rağmen çözmesi de, yine Çipras’ın hanesine yazılacak olan bir artı. Fakat gerek LGBTİ+ hakları konusu, gerekse Makedonya isim sorununun çözümü Yunan halkının oy verme motivasyonlarında oldukça gerilerde yer alıyor, bunu da unutmamak elzem. Ekonomik ve toplumsal refahın artması beklentisi, oy verme skalasında her şeyin ötesinde ve Çipras, bu konularda başarılı olamadı.

Bu süreçte merkez sağcı Yeni Demokrasi lider değişikliğine giderek daha kapsayıcı, üretime ve istihdam artışına dönük, reel bir programa dayalı politika önerileriyle halkın karşısına çıktı. Dört buçuk yıl gibi kısa bir sürede Yeni Demokrasi, yeni bir partiymiş gibi umut haline gelebildi. Syriza’nın keskin başarısızlığı ve müstakbel başbakan Mitsotakis’in somut ve çözüm odaklı söylemleri, bu başarının başat nedeni oldu.

7 Temmuz seçimleri, kapsamlı dersler çıkarılabildiği ölçüde Yunan solu için bir dönüm noktası olabilir. Üretime ve yatırıma odaklı, kendisine oy vermeyenleri “halk düşmanları” olarak tanımlamayan, farklı fikirlere açık, AB’nin temel ilkelerini ve Euro’yu tartışmaya açmayan, uygulanabilir sosyal politikalarla topluma sürdürülebilir ve kalıcı şekilde nefes aldıran bir sol oluşum için önümüzde uzun bir zaman dilimi var. Umalım ki Yunan solunda bu irade olsun.

 

1986`da Berlin`de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul`da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. DAAD bursiyeri olarak Hamburg ve Akdeniz Üniversitelerinin ortak yüksek lisans programı olan Euromaster`i tamamladı. CHP ve SODEV üyesi. Taraf, Radikal ve Yeni Şafak`ta yazıları yayınlandı. Nüve`de yazıyor.

Düşüncenizi Paylaşın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.