Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olağan kurultayına giderken toplumsal ve siyasal olarak azalan değişim beklentilerini yeniden yükseltecek bir performansı, hem söylem hem ideoloji hem de kadro boyutuyla ortaya koymak durumundadır.
Türkiye’de ve dünyada yükselen sağın, milliyetçi ve muhafazakar dalganın kısa erimli olup olmadığını kestirmek mümkün olmasa da bunun sermayenin yaşadığı bir dizi krizi atlatmak için bir süre kullanacağını öngörebiliyoruz. Yaşanan krizler nedeniyle ülkelerin hem kendi içlerinde hem de dışarıda artan bir kutuplaşmaya ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Bu ihtiyaç her türlü hak mücadelesini, temel insani talepleri, eşitlik ve özgürlük mücadelesini baskılayan ve sermayenin yaşadığı bunalımı aşmak için önündeki her türlü siyasal ve toplumsal muhalefeti ortadan kaldırmayı hedefleyen bir tercihten kaynaklanmaktadır.
Sosyal demokrasinin bugünün koşullarından kendisini yeniden tanımlamaya ve konumlandırmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Bu durumun elbette ki CHP’yi aşan ama aynı zamanda da CHP’nin katkısına ihtiyaç duyulan bir durum olduğu açıktır. Sosyal demokrasinin içinde bulunduğu krizi aşmanın, tanımlama ve konumlanışı sağlıklı yapmanın koşulu; elbette ki kendisini tümüyle sol değerler, toplumsal talepler, siyasal tercihler, sınıfsal netleşmeler ve ideolojik yenilenme ekseninde yeniden inşası ile mümkündür. Şu halde temel bir tercih olarak neo-liberalizmden kopmayan, kimlik siyasetini reddetmeyen, doğanın ve yaşam alanlarının tahribatına karşı durmayan, insana ve doğanın bütün unsurlarına karşı işlenen suçlara karşı çıkmayan bir sosyal demokrasinin sol siyaset, yani kendi ontolojisi ile çelişmemesi mümkün değildir. O zaman sosyal demokratların önündeki öncelikli görev, kendilerini bütün gerçeklikleri dikkate alarak yeniden tanımlamaktır. Buraya kadar yapılan değerlendirme evrensel ölçütte yeni bir hareketin varlığının gerekliliğine işaret etmektedir. Bu yeni hareket dünya solunun bütün renk ve bileşenlerinin çok ciddi bir ortaklaşmasını, tartışmasını, birlikte çözümler üretmesini gerektirmektedir. Dayanışma ağları kurulmadan tek ülkede sol iktidarın varlığının egemen saldırılara karşı direnmesi mümkün olmamaktadır.
CHP’nin Değişimi
CHP için ve Türkiye solu için Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği önemli bir şans ve imkandır. Geçen 5 yıllık süre zarfında kimse artık CHP’nin sosyal demokrat kimliğini tartışmıyorsa bu Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu performansın sonucudur. Parti tüzüğündeki değişiklikler, ön seçim süreci, seçim bildirgeleri ve ülkenin bütün sorunlarına dönük çözüm önerileri CHP’yi negatif muhalefet aşamasından pozitif muhalefet aşamasına taşımış ama iktidar imkanını henüz yaratmamıştır. Kuşkusuz CHP’nin iktidarı salt CHP’ye bağlı bir durum değildir. Ama CHP’nin kendi üzerine düşen sorumlulukları ne ölçüde yerine getirdiği de üzerinde durulması gereken bir husustur. Tam bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu’nun partide yarattığı değişim sürecinin toplumsallaşmadığını vurgulamak gerekmektedir.
Bu değişimin toplumsallaşması için ideolojik donanımı sağlam kadroların yönlendiriciliğine ve bunu bütün kesimlere taşıyacak güçlü, zinde ve yaratıcı bir örgütlülüğe ihtiyaç duyulmaktadır. CHP’de eksik olan budur. İdeoloji, kadro ve örgüt denkleminin yeniden ve güçlü bir biçimde inşası AKP hegemonyasını kıracak çok güçlü bir alternatiftir. 13 milyona yaklaşan oyu ile CHP’nin kendi seçmenini dönüştürmesi ve bir siyasal hedef doğrultusunda kanalize etmesi sadece Türkiye’de değil bölgede de büyük bir değişimin zeminini hazırlayacaktır.
Türkiye’deki seçim süreçlerinin yoğunluğu ve gündemin olağanüstü hızlı değişimi CHP’nin kendi içine dönük değerlendirmeler yapmasını, yenilenmesini ve sağlıklı bir temelde dönüşümünü gerçekleştirmesini zorlaştırmıştır. Ancak 16-17 Ocak’ta yapılacak Olağan Kurultay CHP’nin değişiminin devam etmesi noktasında çok büyük bir önem taşımaktadır. Hem üst kadrolarının yenilenmesi, gençleşmesi ve kadın ağırlığının artması hem de program ve tüzüğe ilişkin yapılması planlanan çalışmalarının somutlaştırılması tarihsel önemdedir. Türkiye’nin toplumsal ve siyasal alanında yaşanan yılgınlığın, ölü toprağının kalkması için de bu kurultaydaki değişim beklentisinin karşılanması zorunludur.
CHP’nin ilk olarak enternasyonal niteliğini güçlü bir biçimde yapılandırması ve solun ideolojik kaynaklarından ve Avrupa örneklerinden faydalanması gerekmektedir. İdeolojik olarak sağlam, örgütsel ve kadro anlamında güçlü ve uluslararasılaşan bir CHP, sadece AKP’ye karşı değil, dünyada 80 sonrası yükselen neo-liberal dalgaya karşı mücadele etmek açısından da çok önemlidir. CHP’nin bundan sonra bu bilinçle ve görevle hareket etmesi, sol açısından hem kitlelerin önünü açmak, hem de mücadele ve direniş alanlarını genişletmek açısından büyük önem taşımaktadır.