Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması kimseyi şaşırtmıyor. Herkes artık nasıl kararlar verildiğini ve bunun ölçütünün ne olduğunu iyi biliyor. Türkiye’de; durum, saflar giderek netleşiyor, netleştikçe öfke artıyor, arttıkça toplumsal barış geri dönülmez bir girdaba sürükleniyor.
Bir taraf gazetecilerin tutuklanmasını basın özgürlüğüne bir darbe olarak görürken diğer taraf bunu “vatan hainlerinin” cezalandırılması olarak görüyor. Bizim tarihimizde böylesi derin bir yarılma hiç yaşanmamıştı. O nedenle içinde bulunduğumuz şartları ve konumu çok iyi analiz etmek durumundayız. Bu çerçevede mesele sadece basın özgürlüğü değildir. Mesele demokrasinin, cumhuriyetin ve tüm özgürlüklerin bir kişi ve iktidar tarafından yok edilmesi girişimidir.
Basın özgürlüğü sadece kurumsal ya da sektörel bir durum değildir. Basın özgürlüğü diğer özgürlüklerle birlikte anlam ve yaşam kazanan bir haktır. Siyasal, toplumsal, ekonomik, ideolojik ve sosyal alanın tümünde baskı mekanizmaları kurulmuşsa basının bunun dışında kalması söz konusu olamaz. Bu noktadan hareketle basın özgürlüğünü istemek tek başına anlamlı ve yeterli bir talep değildir. Her alanda özgürlükleri istemek, her alanda Cumhuriyetin kazanımlarını geliştirmek, her alanda demokrasiyi derinleştirmek bugünün en temel mücadele alanıdır.
AKP ve onun lideri sadece ve sadece kendisine bağımlı bir basın istemekte ve bunun için devletin bütün mekanizmalarını kullanmaktadır. Gazetelere el koymak, el koymadığı gazetecilerin çalışanlarını hapse atmak, gazete sahiplerini tehdit etmek rutin bir hal almıştır. Bu rutini izlemek sadece sıranın kendisine gelmesini beklemektir. Can Dündar ve Erdem Gül sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevine konulmuşlardır. Yapılan suçlamaları hiç kimsenin ciddiye almaması bunun temel göstergesidir.
Bugün bu ülkenin bütün YURTTAŞLARINA düşen görev, temel insan haklarına, özgürlüklere sahip çıkmaktır. Bizim adımıza basın özgürlüğü mücadelesi verenleri sahiplenmektir. Bir iktidar yaptığı eylemlerin suç olduğunu biliyorsa korkaklaşır ve saldırganlaşır. Bütün mesele baskı, sindirme, iç ve dış savaş ile iktidarını korumaktır. Türkiye bu dönemleri yaşamış ve atlatmıştır. Dün “bunlar gazeteci değil, gazetecilikten yargılanmıyorlar” manşetini atanlar bugün basın özgürlüğünü savunuyorlarsa yarın bunlarda demokrasinin ne denli büyük bir nimet olduğunu anlayacaklar. Çünkü yaşam ve mücadele öğreticidir.
Öğrenecekler…