Davutoğlu’na soru: Basın Özgürlüğü bitmiş midir?

Davutoğlu’na soru: Basın Özgürlüğü bitmiş midir?

Önceki gece TV’daki programının bitmesinden sonra evine giden Hürriyet Gazetesi yazarı ve CNNTürk programcısı Ahmet Hakan evinin önünde saldırıya uğradı.

Gece yarısı yaşanan bu haberi duyduğumda aklıma Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanı Kırmızı Pazartesi geldi.

Roman, herkesin bildiği ama engel olmak için kimsenin bir ey yapmadığı Santiago Nasar’ın öldürülmesini anlatır.

Herkes bilir ama kimse engel olmaz.

Ahmet Hakan’ın saldırıya uğrayabileceğini kendisi ve hepimizin bildiği gibi.

İŞARET BASKINDA VERİLDİ

Saldırının ilk işareti Hürriyet’e yapılan baskınlarda verildi. O baskınların birinde eski bir milletvekili olan Abdürrahim Boynukalın sonradan ortaya çıkan görüntülerinde gazetenin yazar ve yöneticilerine yönelik tehditleri bunun en açık göstergesidir.

Peki bu tehditleri Başbakan Davutoğlu nasıl karşıladı? Konuşmayı ‘arkadaşların kendi arasındaki dertleşmeleri’ olarak gördü, kınamadı bile.

Aynı süreçte Ahmet Hakan’ı ölümle tehdit eden köşe yazıları okuduk, TV ekranlarında yorumlar duyduk. Bu gelişmeler üzerine koruma talep eden Ahmet Hakan’a henüz cevap verilmediğini bu saldırıyla öğrenmiş oluyoruz.

Umarız Ahmet Hakan’a yapılan saldırı yukarıdaki olaylar ve kişilerle hiç bir ilgisi olmayan adi bir olaydır.

Ancak şu da bir gerçek ki, bazıları durumdan vazife çıkarmış. Ahmet Hakan’a yapılan saldırı bunu açık biçimde gösterdi.

TUTUKLAMADAN FİİLİ SALDIRIYA

Ahmet Hakan’a yapılan fiili saldırı Türkiye’de basın özgürlüğüyle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda gelinen olumsuz yeri göstermesi açısından da ibret vericidir.

Bugün sadece farklı düşündüğü, eleştirdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet üyeleri, AKP milletvekili ve hükümete yakın yazarlar tarafından hain, bölücü, terörist, paralelci ilan edilen medya var.

Türkiye, hükümet projesi olarak kurulmuş mahkemeler tarafından her gün soruşturma ve dava açılan gazeteciler cennetine döndü.

Gazetecilere açılan peş peşe soruşturmalar Türkiye’deki tehlikeli gidişin yönünü gösteriyor. Türkiye, Erdoğan ve dar çevresinin gelecek kaygıları nedeniyle açık bir cezaevine dönüşüyor.

Ahmet Hakan’a yapılan saldırının en vahim tarafı, Türkiye’de basın özgürlüğü ile düşünce ve ifade özgürlüğünün gazetecilerin sadece soruşturma, gözaltı ve tutuklama ile değil fiili saldırı ve ölümle karşı karşıya kalma noktasına gelmiş olmasıdır. Proje mahkemelerdeki cezalandırmayla yetinmeyenler durumdan vazife çıkarıp sokakta cezalandırmaya girişmeye başlamıştır.

SADECE İKTİDAR BASINI ÖZGÜR

Basın özgürlüğü ile düşünce ve ifade özgürlüğü sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet üyeleri, AKP milletvekili ve hükümete yakın yazarlar için var. Onlar istedikleri her şeyi söyleyebiliyor, herkesi tehdit edebiliyorlar.

Onlar her şey söylemekte özgür, biz değiliz.

Onlar medya patronlarını tehdit edebilir, köşe yazarlarını, Tv yorumcularını tehdit edebilir ama bizler hukuk, demokrasi ve özgürlük isteyemeyiz.

NOTUMUZ KIRILMAYA DEVAM EDECEK

Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda yaşanan daralmayı en iyi uluslararası kurumların değerlendirme ve raporlarında görüyoruz.

Örneğin ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’a göre ‘basının özgür olmadığı ülkeler’ arasında yer alan Türkiye, basın özgürlüğü konusunda Tayland ve Ekvador ile birlikte en hızlı gerileyen 3’üncü ülkeden biri.

Freedom House raporunda şu tespitler dikkat çekici: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl siyasi gücünü pekiştirdi ancak demokratik çoğulculuğa karşı, keskin ve saldırgan bir kampanya yürüttü. Medya patronlarından açıkça sansür uygulamalarını, kendisini eleştiren gazetecileri işten atmalarını istedi. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı duymadığını söyleyerek, gazetecileri tehdit etti, kadın gazetecileri azarladı.”

Yine Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) ‘2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ raporuna göre ise Türkiye Nijer, Liberya, Zambiya, Mali ve Zimbabwe gibi ülkelerin gerisinde 180 ülke arasında 149’uncu sırada yer aldı.

Görüldüğü gibi Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda içerde yaşananlar dünyadaki yerimizle örtüşüyor. Buna rağmen hükümet yetkilileri hem içerde hem de dışarıda basının özgürlüğünden bahsedebiliyorlar.

REHİN ALINAN TÜRKİYE

Türkiye gerçekten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dar çevresinin geleceğini korumak için adım adım otoriterleşiyor.

Türkiye adeta rehin alınmış durumda. Her eleştiri düşmanlık, hainlik, paralel suçlamasıyla etiketlenip yaftalanıyor.

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınması üzerine Dışişleri Bakanı kimliğiyle Ahmet Davutoğlu’na konu sorulduğunda; kendisi basın özgürlüğünü şöyle tanımlamıştı: “Gazeteci rahatlıkla evine gidebiliyorsa basın özgürdür”.

Şimdi Başbakan Ahmet Davutoğlu’na soralım; Ahmet Hakan saldırı gecesi evine gidemediğine göre basın özgürlüğü bitmiş midir?

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İnsan Hakları Hukuku Bölümü’nden yüksek lisans derecesi bulunan gazeteci ve yazar, Yeni Şafak gazetesinde editörlük ve köşe yazarlığı yaptı. Yeni Şafak'tan atıldıktan sonra T24 internet gazetesinde yazdı. 29 Ekim 2014′ye çıkan Millet Gazetesi’nde köşe yazmaya başladı. Millet'e el konulduktan sonra haberdar.com'da yazdı. Başörtüsü-Türban ve Sosyal Demokrat Parti Krizi ve Sol Arayışlar adlı kitapları bulunmaktadır.

Düşüncenizi Paylaşın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.