Türkiye 1 Kasım’da yapılacak seçime 7 Haziran’dan çok farklı bir siyasal, ekonomik ve sosyal iklimle girecek.
Saray ve AKP’nin kendi yaptırdığı anketlerde bile 7 Haziran’daki yüzde 40.9’un altında.
AKP, kaybettiği Kürt seçmenleri oylarını MHP’nin milliyetçi tabanından almak için 20 Temmuz’dan itibaren çıkarılan savaş, Saray’ın istediği sonucu ortaya çıkarmadı. Araştırmalarda oyların artmadığı gibi düştüğü görülüyor.
TERÖRLE MÜCADELE DEĞİL
Çünkü toplumun büyük bir kısmı çıkarılan bu savaşın, terörle mücadele değil seçim için olduğunun farkında. Şehit aileleri de farkında. Onun için cenaze törenlerinde itiraz ve isyan var.
Erdoğan, vesayetindeki AKP’nin tek başına iktidara gelmesi için savaşla yetinmiyor. Medyayı baskı altına almak, her türlü eleştiriyi ortadan kaldırmak için baskınlar düzenlemeye başlıyor. Hedefi gerçeklerin toplum tarafından öğrenilmesine engel olmak.
Kısaca Erdoğan 1 Kasım’da yapılacak seçimde Türkiye’nin ‘olağanüstü’ şartlarda, gerilimli ortamda seçime gitmesini arzu ediyor.
CHP’DEKİ BÜYÜK DEĞİŞİM
1 Kasım’daki seçimde CHP bu Türkiye’ye ne söylemeli? Söylem ne olmalı, bu söylemi kimler seslendirmeli?
CHP 7 Haziran seçimlerine iki önemli fark yaratarak girdi. İlki parti içi demokrasinin güçlendirilmesi bağlamında ilk adım olan ön seçim yapmasıydı. İkincisi ise siyasal söylemini geçmişin kimlik siyaseti ve laikçilikten kurtararak demokrasinin, devletin yeniden yapılandırılmasının da içinde olduğu ekonomi, kalkınmayı merkeze almasıdır.
Bu iki nokta CHP’yi, siyasal meşruiyetini devletten alan CHP’den farklılaştırmış ve sosyal demokrasiye açmıştır.
CHP, 7 Haziran’da ortaya koyduğu yeni söylemi 1 Kasım’da da sürdürmelidir. Bu hem inandırıcılık hem de partinin yukarıdan aşağıya dönüşmesi ve bu değişimi içselleştirmesi açısından önemlidir.
GÜVENLİK DE KONUŞMALI
Ancak burada önemli soru şudur: CHP’nin başarısı için 7 Haziran’da kullanılan söylem tek başına yeterli midir?
20 Temmuz’dan itibaren Erdoğan’ın Kandil’i bombalatması sonrasında PKK’nin şiddeti olmasaydı, belki evet.
Her gün şehit cenazeleri gelmeseydi, belki evet.
7 Haziran’a kadar sınır dışı bir tehdit olarak duran IŞİD, aynı zamanda bir iç tehdide dönüşmeseydi, belki evet.
Kısaca Türkiye’nin koşulları 7 Haziran öncesinden farklıdır. Bu yüzden CHP’nin 7 Haziran’daki söylemi tek başına seslendirmesi ve bunun siyasetini yapması hedeflenen başarı için yeterli olmayabilir.
CHP’nin 1 Kasım’da elde etmek istediği başarı için, Türkiye’nin 20 Temmuz’dan itibaren içine girdiği güvenlik sorunları (Kürt sorunu ve IŞİD) konusunda da sözü, söylemi olmak durumundadır.
CHP Kürt sorunu ve çözüm süreci konusunda artan terör ve şiddetin durması için hem doğrudan hem de HDP üzerinden PKK’ya çağrıyı daha güçlü yapmak durumundadır.
Bununla birlikte şiddetsiz çözümü savunan tüm kurumlarla, STK’larla bir araya gelerek barışın sesini yükseltilmesine katkı sunmalı, aracılık etmelidir.
CHP’Lİ BİR ÇÖZÜM
Kürt sorununun CHP’siz çözülemeyeceği, çözümün Meclis’te ve şeffaf yürürse daha olumlu sonuçlar yaratabileceği güçlü biçimde dile getirilmelidir. Çözümünün hak ve özgürlükler temelinde olduğunu, bunun yolunun da demokrasi ve demokrasinin geliştirilmesi olduğunu sık sık dile getirmelidir
Bu süreçte HDP ile siyaseten konuşabilmenin kanalları daha fazla arttırılmalıdır.
Kısaca CHP, 1 Kasım’da söylemini kalkınma, refah ve büyümenin hem toplumsal barışla hem de toplumsal barışa katkısını anlatabilmelidir.
CHP’nin, 1 Kasım seçiminde Türkiye’nin içinde olduğu güvenlik sorunlarına değinmeden, onu yok sayarak siyaset yapması güçtür.
YENİ HİKAYE YENİ AKTÖRLER
Bu noktada ikinci soru da; bu siyaseti kiminle yapacağıdır.
Adaylar konusunda 7 Haziran seçiminde hem önce hem de sonra şu tespiti yapmış ve yazmıştık. Ön seçim CHP’ye güç katmıştır. Bunun tamamlayacak olanın kontenjan adaylarının partinin yenilenen vizyonuna uygun bir yenilenme içermesi gerektiğiydi. Ancak CHP, 7 Haziran’daki listelerde bunu yapmadı.
Nitekim ön seçim ve yenilenen söyleme rağmen partinin oyu sayısal olarak artsa da yüzde olarak azaldı. Bu düşüşün önemli sebeplerinden biri, yazmaya başladığı yeni hikayeyi, yenilerle takviye edilmiş bir ekiple anlatamamasıdır.
1 Kasım seçimi bu açıdan parti için fırsattır. Ancak listelerin büyük ölçüde korunacağı açıklaması bu fırsatın yeterince kullanılmayacağını gösteriyor.
DEĞİŞEN TÜRKİYE ŞARTLARI
Bir kez daha ifade etmek gerekiyor ki, 1 Kasım seçimleri 7 Haziran’dakinde her açıdan daha ağır bir ortamda geçecektir.
Bu gerçeği dikkate alarak CHP’nin milletvekili listelerini değişen Türkiye koşul ve ihtiyaçlara göre revize edilmesinde yarar olacaktır.
Elbette 7 Haziran’da seçilen milletvekillerinin siyaset yapma hakları konusunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve partinin hassasiyeti, ilkesel tutumu önemli ve takdire değerdir ama bir de Türkiye’nin içine girdiği yeni şartların gerçeği, yeni ihtiyaçlar ve zorunluluklar karşısında stratejik tercihler de ihmal edilmemelidir.
Liste belirlenirken bu yeni şartların göze önüne alınması, seçimde söylemi geliştirmek ve güncellemek kadar önemlidir.
Murat Aksoy konunun kalbine degmis. Bunu da ” CHP nin yazmaya başladığı yeni hikayeyi, yenilerle takviye edilmiş bir ekiple anlatamamasıdır.’ teshisine katiliyorum. Surdurulebilir bir care getirecek yeni ve gelecegi hayal edebilen bir takimla gelmesi gerek. Eski takim da yenilerin gerektigince danisacagi bir kaynak olarak bir hazine gibi gerektigince bas vurulacak bir kaynak olarak saklamalidir. CHP bu cesareti gostermeli ve de hizla hareket etmeli. Milletin fazla beklemeye tahammulu yok!
Kontenjan listesi konusunda yanlışlıklar yapıldı. Daha genç, daha dinamik ve kadın adayların daha fazla olduğu bir liste çıkarılması daha iyi olacaktır. Birde bölgesinde ne kadar tanındığı da bu seçimde önemli olacaktır.
CHP’den beklediğim, Murat Aksoy’un yazdıklarıyla uyuşuyor. Ekleyeceğim var: Partinin, ülkenin her yerinde güvenlik sağlamak için izleyeceği yolun ne olacağını ve bu yolun nasıl olup dakısa sürede barışa, dirliğe götüreceğini ikna edici somutlukta aktarması gerekiyor. ‘Tarafsız polis, herkes için adalet’ demek yetmiyor. Eşitlikçi ve açık- meşru müzakereci tutumunu da yine, beklenen iyileştirmelerin nereden geleceği somutluğuyla anlatmasını bekliyorum. Burada da ‘TBMM çözüm yeridir.’ demek yetmiyor.