Hükümet yanlısı medyanın darbe girişiminden doğrudan ABD’yi sorumlu tutmasının ardından, başta Başkan Obama olmak üzere, ABD’nin yönetim kademesinden ardı ardına yalanlamalar geldi. Gelin ABD ve Türkiye arasındaki sorun oluşturan başlıkların üzerinden geçelim.
ABD açısından Türkiye’yle olan ilişkilerde öncelikler, sırasıyla İncirlik Hava Üssünün muhafazası, Suriye’de ISID karşıtı cephede ortaklık ve Türkiye’nin istikrarsızlaşan siyaseti olarak nitelendirilebilir.
İncirlik Hava Üssü ABD için özellikle Suriye ve Irak’ta IŞİD’e yönelik mücadelenin devamı için çok gerekli. Amerikalıların yeraltı depolarında 50 kadar B61 tipi yer çekimli nükleer füze bulundurduğu iddia ediliyor. Bu füzeler F15 ve F16 uçakları tarafından da kullanılabiliyor. Türkiye’deki çeşitli medya kanallarından darbenin merkezinin İncirlik üssü olduğu iddia edildi Darbe girişiminin ardından üste elektriklerin gitmesi, darbe girişimi sırasında İncirlik’ten kalkan tanker uçakların F16lara yakıt vermesi, ve üste çalışan Türk komutanın darbecilikten tutuklanmandan önce ABD’den iltica talep ettiği iddiaları bir anda Türkiye’de gözleri İncirlik Üssüne çevirdi. Üstüne üstlük bir de darbenin ABD’li emekli general Campbell tarafından idare edilmiş olduğu söylentilerinin çıkması, Amerikan Genelkurmayının alışılmışın dışında tepki dolu bir açıklama yapmasına neden oldu. Bütün bu gerilimlere karşın İncirlik Üssünde elektrikler geri gelmiş durumda ve uçuşlar eskisi gibi devam ediyor.
Washington için diğer bir önemli konu ise Türkiye’nin ABD ile olan ortaklığının devam ediyor olması. İkinci Dünya Savaşının hemen ardından başlayan Türk-Amerikan işbirliği geçtiğimiz 70 yıl içinde belirli sektelere uğramış olsa da ABD’nin Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Ortadoğu politikaları için kilit bir rol oynamakta. TSK’nin Amerikan menşeili silah şirketlerinden yapmış olduğu milyarlarca dolar tutarındaki alımları bir kenarda tutacak olursak, Türkiye büyük kara kuvvetleri ile NATO’nun caydırıcılık özelliğinin devamı için çok önemli bir ortak. O nedenle darbe girişiminde Amerikan parmağı olduğu söylemleri, Türk yetkililerin Rusya’yla yeniden yakınlaşma sürecine girmeleri Pentagon’daki kurmayları ciddi bir şekilde endişelendirdiği söylenebilir.
Washington için üçüncü bir önemli konuysa stratejik bir ortak olarak gördükleri Türkiye’deki siyasi istikrarsızlık olasılığı. Darbe girişiminin en belirsiz olduğu dönemde TRT’de bildiri okunurken Amerikan yönetiminden yapılan açıklama siyasi istikrarın sürmesi yönünde oldu. Darbenin doğrudan kınanması yerine siyasi istikrar temenni eden açıklamalar da doğal olarak Ankara’nın tepkisini çekmiş durumda. OHAL ile birlikte Gülen Cemaatine yakın oldukları düşünülen kişilere yönelik yargı, polis, asker, eğitim, sağlık ve başında süregelen bastırma, işten atma ve tutuklama sürecine yönelik Washington’dan tepkiler muhtemelen önümüzdeki gün ve haftalarda artacaktır.
Gelelim Türkiye’nin ABD’ye yönelik isteklerine, daha doğrusu isteğine. Bu isteğin içeriğine değinmeden önce uluslararası ilişkilerin temel kurallarından birini anımsatmak isterim. Ülkeler arasındaki ikili ilişkilerde etkisi görece olarak daha az olan taraf için ilişkileri tek bir konuya indirgemek stratejik bir hata anlamına gelebilir. Bunun nedeni tek bir konu etrafında yapılandırılan dış politikanın daha etkin olan tarafın farklı araçlar kullanarak yönlendirmesine açık olması. Ankara Washington’dan darbe girişiminin ardında olduğunu düşündüğü Fetullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmesini istiyor. Amerikan Adalet Bakanlığı, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ilgileneceklerini söyledikleri bu yaşamsal konu ne yazık ki Türkiye’yi ABD karşısında kırılgan bir noktaya getirebilir. Başkanlık seçim sürecine girmiş olan ABD’de Trump kampı Hillary Clinton’un Gülen Cemaatine yakın vakıflardan para yardımı – bağış almış olabileceğini iddia ediyor. Bu da aslında dünyada hiç bir ülkenin-ABD dahil- iç ve dış politikanın birbirinden eskisi kadar bağımsız olmadığını gösteriyor.
2016 senesinin kalan beş ayı Türk-Amerikan ilişkileri için çalkantılı geçecek. Ankara ve Washington ortaklıklarını yeniden ve gerçekçi bir şekilde değerlendirmek zorunda. Bu ikili ilişkide daha zayıf olan Türk tarafının yapması gereken ise intikam ve öfke duyguları içinde değil akılcı ve uzun vadeli bir strateji içinde hareket etmek olacaktır.
Bu haberinizden anladığım tam anlamıyla amerikan yanlısı olduğunuz ve adınız Türkçe olsa bileTürk’lükle alakanız olmadığı……