Amerikan halkı bugün Donald J. Trump ve Joe Biden arasında kritik bir tercih yapacak. Dünyanın süpergücünü kimin, hangi zihniyetin yöneteceği sadece Amerika Birleşik Devletleri’ni değil, küresel siyasi ve ekonomik istikrarı da yakından etkileyecek. Bu yazının kaleme alındığı dakikalarda anketler ve bilimsel çalışmalar Biden zaferini işaret ediyor. Fakat 2016 seçimlerinde yaşanan travmadan sonra her türlü sonuca da açık bir seçim. Sonuçların kesinleşmesi ise günler yahut haftalar sürebilir.
Donald Trump son dört sene boyunca Amerikan demokrasisine büyük darbe vurdu. Rusya gibi aktörlerle alengirli iş ilişkilerini siyasete alet etmesi, diplomasiyi tamamen basit bir at pazarlığı olarak görmesi, Amerikan kurumlarını yozlaştırması ve en kötüsü Amerikan toplumundaki siyasi, dini ve ırksal kutuplaştırmayı kendi çıkarları için körüklemesiyle Amerika’ya büyük zarar verdi.
Bugün Amerika küresel olarak eski gücünde değil. Bütün bunlara rağmen ABD kurumları Trump’a karşı bu dört sene boyunca direnebildiği kadar direndi. Fakat Amerikan kurumları yani demokrasi ve ekonomisi yeni bir Trump dönemini kaldıramayabilir. Türkiye içinse durum farklı değil. Hem bölgesel hem de küresel nedenlerden ötürü Biden Türkiye için daha iyi bir seçim. Neden mi? Bu durumu 6 maddede açıkladım:
1- Biden Türkiye’yi 47 seneden beri takip ediyor ve stratejik önemini iyi biliyor.
Joe Biden 47 senedir Amerikan Senatosu’nda görev yapıyor. Washington’daki siyasi kariyerinin ta en başından beri Türkiye’yi yakından takip ediyor. Soğuk Savaş, 12 Eylül 1980, Irak Savaşı, ekonomik kriz gibi bütün temel dönüm noktalarında siyasetin içerisindeydi. Bülent Ecevit, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Recep Tayyip Erdoğan ile çeşitli pozisyonlarda beraber çalıştı. Türkiye’yi daha iyi tanıyan bir yabancı siyasetçi var mıdır bilemiyorum. Türkiye’yi yakından tanıması şartsız koşulsuz Türkiye’yi desteklemesi ve Türkiye aşığı olduğu anlamına tabiki gelmiyor. 2014 yılında Harvard Üniversitesi’nde Türkiye’yi Suriye konusunda sert bir şekilde eleştiren konuşması Radikal Gazetesine hemen konuşması sonrası yazdığım yazıdan sonra epey ses getirmişti. (Wikileaks email dokümanlarında bu yazımın AKP yönetiminin en üst düzeylerinde paylaşıldığını görmek beni şaşırtmıştı.) Ayrıca gene Biden’in 2019 yılının Aralık ayında New York Times editörleriyle gerçekleştirdiği bir toplantıda apaçık Erdoğan aleyhine ifadeler ve neredeyse içişlerine müdahaleci bir dil kullanması kaşları haklı olarak ciddi ölçüde çattı. Buna rağmen Donald Trump ile karşılaştırdığımızda Joe Biden’in Türkiye’ye yönelik görüşlerinin Türkiye’nin stratejik konumu ve tarihsel öneminden ötürü daha istikrarlı bir sürece gireceği neredeyse kesin. Erdoğan ve Ankara’ya karşı Biden’in yaptırım tehditleri diyalog ve müzakere ile çözülebilir. Trump’ın öngörülemez, kişisel çıkar odaklı ve kaba siyaseti Türkiye ve ABD arasında her an köprülerin atılması riskini taşıyor.
2-Biden ilkesel, Trump ise transaksiyonel bir siyasetçi
Trump her meseleye bir işinsanı gibi ben bu pazarlıktan ne kazanırım, ne kaybederim diye bakıp, kazancını maksimize etmeye çalışıyor. Türkiye’nin hem bölgesel çatışmaların parçası, hem de büyük bir ekonomik krizin içerisinde olduğu bugünlerde kırılgan yapısı bir gerçek. Herhangi diplomatik yahut finansal bir pazarlıkta Trump yönetiminin Türkiye’nin kırılganlığından faydalanmaya çalışacağı da ortada. Bu da Türkiye’yi bölgede daha fazla kaos ve krizin içerisine, Rusya ve Çin gibi aktörlerle işbirliğine yöneltecektir. Bu uzun vadede Türkiye’yi bir bilinmezin içerisine atabilir. Biden ise öngörülebilir, rasyonel kişiliği ve tecrübesiyle radikal adımlardan uzak duracak, Türkiye’nin bölgede istikrarlı bir siyasi aktör olmasının önemini bildiğinden ötürü Türkiye’yi ekonomik ve finansal olarak sıkıştırmaktan uzak duracaktır. Ayrıca Biden yönetiminde dış politika ve ekonomi alanında görev alan isimlerin Türkiye ile yakın ilişkisi de Türkiye’yi bir at pazarlığı aktöründen çok, ilkesel ve stratejik bir yaklaşımın öğesi yapacaktır. Biden’in Başkan seçildikten sonra bir devlet adamı olarak davranacağı, Trump’ın ise ucuz siyasetçi söylemine devam etmesi kaçınılmaz bir gerçek.
3-Yeniden Trump yönetimi Ortadoğu’da kaos demek
Trump bugüne kadar hiçbir ABD başkanının yapmadığı kadar İsrail’deki radikal sağ lider Netanyahu’ya destek vermekte ve neredeyse şartsız-koşulsuz İsrail çıkarlarını desteklemekte. ABD liderliğinde İsrail’in Türkiye karşıtı Arap devletleriyle (BAE-İsrail, Sudan-İsrail, ve olası Suudi Arabistan-İsrail) barış anlaşmaları yapmasıyla İran, Filistin hem de bir bakıma Türkiye’yi sıkıştırmakta. İran’ın bölgede izole olması, barış umutlarının sona ermesi, Ortadoğu’daki Yemen gibi vekalet savaşlarını tetiklemekte, yeni terör hareketlerine zemin hazırliyor. Biden yönetimi bölgedeki aktörlerle daha adil ve yapıcı ilişkiler kurarak bölgenin normalleşme sürecine girmesine yardımcı olacaktır. Özellikle İran rejiminin Obama yönetimiyle yaptığı P5+1 anlaşmanın tekrar gündeme gelmesi Türkiye’nin doğu komşusuyla ticari ve siyasi ilişkilerini tekrar geliştirmesine yol açacaktır. Buna ilaveten Biden yönetimi Suriye konusunda da adımlar atıp, Türkiye’deki göçmenler konusunda Türkiye’nin elini rahatlatacak adımlar atabilir.
4-Biden Türkiye’yi tekrar Batı ittifakının içine çekebilir, ekonomik olarak nefes almasına yardımcı olur.
Türkiye, Rusya ile bölgede yaşadığı krizlerden anlamış olmalı ki Türkiye’nin 70 yıllık Batı ve transatlantik geçmişi keyfi bir tercih değildi. Türkiye yaşadığı jeopolitik ve ekonomik krizlerden Batı ittifakının güçlü ve karakterli bir üyesi olarak çıkmış ve bölgesinde dünyada istikrarın unsuru olmuştu. Trump bu transatlantik ittifakı parçaladı ve dünya ciddi bir sorumlu lider boşluğuna düştü. Türkiye’nin Trump’ın liderliğindeki parçalanmış ve ahlaki çerçeveden yoksun bir Batı ittifakının parçası olması çok bir şey ifade etmiyordu. Transatlantik ittifakının yeniden sağlıklı bir zemine oturması, Türkiye’nin NATO ve AB gibi kurumlarla tekrar ilişkilerini canlandırması, bu kurumlardaki dolayısıyla bölgedeki gücünü daha da artırmasına neden olabilir. Türkiye’nin hem bölgede hem de küresel olarak sürekli olarak yalnızlaşması ülke için büyük riskler barındırıyor.
5-Biden siyasi zaferi dünyadaki nasyonel popülist siyasetin yükselmesine darbe vuracak, Türkiye’nin de kendini içerisinde bulacağı bir Medeniyetler Çatışmasını önleyecektir.
Küresel olarak yükselişe geçen nasyonel-popülist akım İkinci Dünya Savaşı öncesindeki siyasi iklimi hatırlatıyor ve bu süreci iyi bilenleriyse korkutuyor. Samuel Huntington 1993 yılında Foreign Affairs dergisinde “Medeniyetler Çatışması” makalesini yazdıktan birkaç sene sonra gelen siyasi bahar iklimi, bu kitabın tezinin çöktüğü yönünde yorumlanmıştı. Halbuki bugün tam bir medeniyetler çatışmasını yaşama riskiyle karşılaşıyoruz. Avrupa’da artan ırkçılığın siyasete yansımalarını Macron gibi müesses nizam siyasetçilerin dilinde bile görebiliyoruz. Fransa ve Avusturya’da buna verilen tepkiler yangının üzerine körükle gidiyor. Biden zaferi COVID-19 ile mücadele, ekonomik kriz gibi temel sorunlarla baş edemeyen sağ ve popülist liderlerinin sonunu getirebilir ve Türkiye’yi ortada bırakacak bir medeniyetler çatışmasını engelleyebilir.
6-Trump “Önce Amerika” derken, Biden küresel istikrarın öneminin farkında. Biden zaferi Türkiye özel sektörünün de faydasına olacaktır.
Trump Türkiye-ABD arasında yapılan ticarete ciddi köstek oldu. Türkiye özel ticaret anlaşması 2019 yılının Mayıs ayında GSP’den çıkarıldı. Demir ve çelik ihracatlarına kısıtlama getirildi. Attığı aptalca tweet ile Türkiye ekonomisini çökertmekle tehdit etti. Fakat o günden bugüne TL’nin değer kaybına baktığımızda Trump’ın başarısız olduğunu söylemek biraz zor. Trump’ın ticarete bakışı klasik bir merkantilist yaklaşım. Sıfır toplamlı bir oyun olarak baktığı dünya artık öyle işlemiyor. Küresel yapının karmaşık nedenselliği artık ekonomi, siyaset, güvenlik ve çevre gibi risklerin aynı çerçevede değerlendirilmesini gerektiriyor. Biden küresel istikrarın tesisi yönünde çalışarak küresel ticaretin yavaş yavaş COVİD’in de etkisini kaybetmesiyle büyümesine yol açacak, Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlarda güçlenmesine neden olacaktır. Buna rağmen Çin-ABD ticaret savaşı gibi bazı makro risklerin devam edeceğini öngörmek gerekiyor.
Bütün bu nedenlerden ötürü Joe Biden hem kısa hem de uzun vadede Türkiye için daha olumlu bir ABD Başkanı olacaktır.