Havaalanından çıkar çıkmaz “aman dikkatli olun, merkezi hükûmet jalikattu kutlamalarını yasakladığı için Chennai halkı direnişte” diye uyarılınca “bulduk yine mikro-milliyetçiliği” dedim kendi kendime. Lakin ayrıntıya vakıf olunca işin rengi değişti. Asırlardır hasat mevsimini müjdeleyen Pongal bayramında, boğaların süslenip püslenip sokaklarda arzı endam ettiği ve meydanlarda gençlerin boynuzlarına asılarak boğuştuğu kutlamalar bu sene Delhi tarafından hayvan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştı. Tamil Nadu eyaletinin başkenti Chennai’de binlerce insan kolonyal dönemin idari merkezi Fort St. George meydanını hıncahınç doldurup protestoya başlayınca işin içyüzünün farklı olduğunu idrak ettik. Hindistan’ın resmi dilinin Hindu olarak yasalaştığı 1965’ten beri Delhi hükûmetine kırgın ve kızgın olan Tamil halkı, kültürlerine yapılan bu meşum müdahaleye direniyordu.
“Önce devlet dairelerinde Hindu dilini zorunlu kıldılar, şimdi de sıra geleneklerimize geldi! Modi bize yurtdışındaki Hintliler kadar bile değer vermiyor. Biz doğanın tüm renklerini benimseriz onlarsa yalnız pasaportun rengini!” diye buyuruyordu ellilerinde bir Tamil işçi. Başbakan Modi’nin Hindistan’ın geniş expat kitlesine göz kırpan söylemlerine karşı yurt sathındaki birliği sağlayamadığı Güney Hindistan ahalisince sıkça dile getirilen bir husus. Aslen Kaşmirli olan esnaf abimizden de aynı minvalde serzeniş duymak ilginçti doğrusu: “Bu iş çözülmeden kimse rahat edemez bu ülkede. Kaşmir ya tamamen Pakistan’da kalmalı, ya Hindistan’da. Ben senelerdir ailemi yanıma alamıyorum, para göndermekten usandım. Kaşmir meselesi çözülmedikçe biz ikinci sınıf yurttaş kalacağız!”
Tamil halkının öfkesi dinmeyince, Tamil Nadu federal hükumeti Delhi’ye rağmen jalikattu yasağını kaldırdı. Onbinlerin doldurduğu meydan boşaldı; lakin bu yılın Pongal’i hafızalara öfkeli bayram olarak kazındı. Chennai’de bunlar oladursun, ülkenin dört bir yanında işçilere maaşını veremeyen işletmeler Başbakan Modi’nin demonetisation (belirli bir seri 500 ve 1000 rupilik yüksek banknotların tedavülden kaldırılması) politikasından mustarip. “Modi İsviçre bankalarındaki kara parayı ülkeye zorla geri getireceğinin sözünü verip başaramayınca yükü bizim sırtımıza yüklüyor. Biz bilmiyor muyuz kimin parası var İsviçre’de!?” diye yakınan işletmecilere hak vermemek elde değil. Zira, Hindistan’da kara paranın değerli maden veya mücevher olarak da istiflendiği biliniyor.
Meşhur iktisatçı Amartya Sen The Hindu gazetesindeki söyleşisinde bu politikanın zamansızlığından ve şaşılığından bahsediyor. Politikanın ilk amacıyla şimdiki arasındaki farka dikkat çekerek amaç-araç uyuşmazlığını vurguluyor: “Kara para sorununun bu tedavülden kaldırma politikasıyla çözülmesinin olanaksızlığı hükûmetçe de nihayet idrak edildi. İlk açıklanan kara parayı bitirme amacı da bambaşka bir şeye dönüştü: nakit paranın olmadığı [kayıtlı] bir ekonomiye geçmek. [Yüksek banknot taşımaya biçilen] cezaların vahameti nakitsiz bir topluma geçişte kaos ve ıstırap yaratıyor”. İskandinav tipi nakitsiz ekonomiye geçerek işlemlerin kredi kartı ve benzeri araçlarla yapılması ayrı konu, kayıtdışı ekonominin bitirilmesi ayrı konu. Tabii olan yine patatesini ekemeyen Batı Bengalli çiftçiye oluyor!
Bugün Hindistan’ın Cumhuriyet Bayramı. 1950’de demokratik cumhuriyeti kuran anayasaya tüm güçlüklere rağmen selam durdukları gün. Kıtalar değişiyor, kaygılar benzeşiyor. Istıraba sebep olan ise daima halktan kopuk, şahsi menfaate dayanan şuursuz politikalar oluyor. Çıkış yolu rüzgarlarda saklıdır belki, yahut Rabindranath Tagore’nin dizelerinde:
“bir an için o esirgeyen yeller
dolaşsa düşüncemizde
altına dönüşür dertlerimiz
karanlıktan ışığı çıkıveririz”
Çeviri: Bülent Ecevit
Görsel: Matu Pongal 03, Aschevogel.