Kalemiye Sınıfının Betoniye Sınıfıyla İmtihanı

Kalemiye Sınıfının Betoniye Sınıfıyla İmtihanı

Otoriter rejimlerin alametifarikası anti-entelektüalizmdir. Tarih, “yoz” diye yaftalanan düşünce ve sanata karşı topyekûn yürütülen nice kıyıma tanıklık etmiştir. Despotlar ve yardakçıları, Bağdat’ı yağmalarken Beytül Hikme’deki insanlık hazinesi kitapları da yakmayı ihmal etmeyen Moğollar misalidir: Kimi zaman Kars’taki İnsanlık Anıtı’nı hedef alır, kimi zaman da ODTÜ gibi bilim yuvalarını. İnsanların yakıldığı menzile her daim kitapların yakıldığı yoldan varılır.

Otoriter hegemonyayı asıl mümkün kılan ise muktedirlerin bilim, kültür, sanat ve düşünce dünyasını tahrip etme kapasitesi değil, muhalefetin anti-entelektüalizm ideolojisini içselleştirmesidir. Otoriter popülizmle mücadelenin gerekliliği sanılan taktiksel savrulmalar, sonu düşünsel derinlik ve kavramsal zenginlik düşmanlığına varan sinsi bir zihnî erozyonu da beraberinde getirir. Bu süreç bağıranların çoğaldığı, sloganların bollaştığı, mürekkep yalamış ilim-kitap-kalem erbabının geri plana itildiği, siyaset esnafınınsa iktidarını sağlamlaştırdığı bir özyıkımdır.

Betonperest ekonomik düzen, kent rantı ve imar aklının yalnızca iktidara değil muhalefete de bütünüyle egemen olduğu bir siyaseti üretir. Bu ticaretin taşıyıcı sınıfları için slogan siyaseti, şucu bucu polemikleri, hainlik-satılmışlık-döneklik-düşkünlük suçlamaları ilaç gibidir. 100 kelimelik dağarcık üzerine 50 yıllık siyasi kariyer inşa edebilmek siyaset esnafı için gerçekten de bulunmaz bir nimettir. Dağarcığın dışındaki kelimelerle konuşan “kalemiye” sınıfını bir çırpıda gayrimeşrulaştırabilmek “betoniye” sınıfının kongre-kurultay-seçim döngüsündeki sarsılmaz iktidarının anahtarıdır.

Kuşkusuz siyasal iletişim en karmaşık fikir ve siyasanın bile en basit kelimelerle en geniş kesimlere aktarılmasını içerir. Ama toplumla bu paylaşımın olabilmesi için öncelikle iletişimi tasarlanacak bir değerler kümesinin, ideolojik çerçevenin ve veri temelli siyaset vizyonunun varlığı gereklidir. Her şeyin fiyatını bilen ama kıymetini idrak edemeyen zihniyet kamusal alandaki fikir mücadelesini de kahve atışmasına indirger. İşportacı muhalefetin zabıtayla ortak tezgâh açtığı pazarda entelektüelin rekabet şansı yoktur.

Muhalefetin bu ahval ve şeraiti gerek iktidara karşı gerekse muhalefetin içinde anti-entelektüalizmle mücadeleyi iktidar arzu ve arayışlarımızın olmazsa olmazı konumuna getiriyor. Bu nedenle de önümüzdeki süreç Türkiye’de olduğu kadar muhalefet partilerinde de düşünsel bir Rönesans’ı gerekli kılıyor. Yeni sözler söyleyen, yeni kavramlar kullanan, yeni soru ve yanıtlarla yeni müzakerelere soyunan gençlere ihtiyacımız her zamankinden fazla.

Siyasi partilerin yenileşime elverişsiz ekosistemi hepimizin malumu. İşte bu nedenle de muhalefet partilerinin boğucu atmosferi dışında fikirlerin nefes alabileceği ve beyin fırtınalarının yapılabileceği kuluçka merkezlerini oluşturmak ve güçlendirmek gerekiyor. Delege hesabı yapmadan ve slogan atmadan da konuşabileceğini hâlâ anımsayan, kâr payı bekleyen hissedar değil katkı sunacak paydaş olduğunu düşünenlere alan açmak tarihi bir görev.

Bugün siyasi yelpazenin solunda tüm zorluklara karşın mücadele eden nice değerli kurum var: Sosyal Demokrasi Derneği (SDD), Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM), Toplumcu Düşünce Enstitüsü (TDE), Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) ve Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) gibi. Bu kurumların kapasitesini güçlendirerek onları sosyal demokrat siyasetin kuluçka merkezlerine dönüştürmek büyük bir önem taşıyor. Mirasyedi siyasetin haraç mezat satışına ortaklık eden slogan erbabı yerine gelecek inşasının ameleliğine talip olan fikir erbabına nefes aldırmak gerekiyor.

Eğer siyaset bu seçim sezonu tutacak cıngılı isabet ettirmekten öte bir uğraşsa “kalemiye” sınıfının “betoniye” sınıfıyla imtihanı yalnızca Türkiye muhalefetinin değil Türkiye toplumunun da imtihanı demektir. Okumaya, düşünmeye, yazmaya ve tartışmaya vakti ve sabrı olanlara siyaset esnafı karşısındaki bu çetin sınavda başarılar…

TBMM'de 24. dönem CHP Bursa Milletvekili olarak görev yapmış, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Türkiye - Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu üyeliklerinde bulunmuştur. Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi, yüksek lisans ve doktora eğitimini Harvard Üniversitesi'nde gerçekleştiren Erdemir, ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Hâlihazırda Washington’da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'nda Türkiye Programı kıdemli direktörü olarak çalışmaktadır. İnanç Özgürlüğü için Uluslararası Parlamenterler Girişimi (IPPFoRB) kurucusu ve yürütme kurulu üyesidir. Anti-Defamation League Orta Doğu Azınlıkları Eylem Grubu uzmanlarındandır. 2016 yılında Stefanus İnanç Özgürlüğü, 2019 yılında HALC İlk Özgürlük ödülüne layık görülmüştür.

2 Yorum

  1. Sayın Hocam,Özellikle analiziniz benim duygu ve düşüncelerimin tercümanı oldu,emeğinize sağlık, Doğru analizlerinizin çözüm sürecinde pratikte neler yapabiliriz, bu konuda da fikirlerinizi duymak isterim.
    Ayrıca böyle düşünsel dergiyi bize kazandırdığınız için emeği geçen herkese teşekkür ederim.Saygı ve sevgiler.

Düşüncenizi Paylaşın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.