1 Kasım seçimleri sonucunda AKP tek başına iktidara geldi ve 64’üncü hükümeti kurdu.
Hükümetin ilk gününde Rus uçağı düşürüldü; üçüncü gününde Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı; beşinci gününde Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi suikasta kurban gitti.
Yeni AKP döneminin ilk haftasında yaşananlar gösteriyor ki AKP`yi tek başına iktidara taşıyan kaos dönemi henüz bitmedi, tam sürat devam ediyor.
Kaos bitsin diye AKP`ye “emanet oy” verenler aslında kaosun derinleşmesine neden oldular.
Kaos bitmedi ve AKP iktidarda olduğu sürece bitmeyecek!
AKP tek başına iktidara gelebilmek için Pandoranın kutusunu açtı.
Şiddet ve korkuyu ülkenin yarınını düşünmeden kullandı. Kandan nemalandı.
1 Kasım seçim stratejisi net olarak buydu.
Kazandığı Pirus zaferi sonunda lanetli bir iktidar kurdu.
Bu iktidar ülkeyi 4 sene boyunca güllük gülistanlık bir şekilde yönetemeyecek çünkü ülkenin dengesi bozuldu. Bu dengeyi AKP`nin sağlayabilmesi imkânsız.
İlk Hafta Varan 1: Düşürülen Rus Uçağı
Rus uçağının düşürülmesi ve akabinde Rusya`nın Türkiye`ye karşı ekonomik yaptırımları devreye sokması Türkiye ekonomisi üzerinde hayati risklere sahip.
Erdoğan`ın “gelin barışalım” mesajlarına rağmen Moskova`nın sakinleşmediğini görüyoruz. Paris`te Pazartesi günü başlayacak iklim zirvesinde Putin`in talebiyle Erdoğan ve Putin`in ayrı, Putin`in Obama ile aynı toplantı salonunda olacağı bilgisi ajanslara düştü. Gene izole olan Erdoğan ve Türkiye oldu.
Olayın yatışması tabi ki ihtimal dahilinde. Fakat Moskova`nın mevcut tutumu bu şekilde devam ederse Türkiye bu işten zararlı çıkan taraf olur.
Rusya-Türkiye ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerinde iki tarafın da birbirine bağımlı olduğu bir gerçek. Fakat Türkiye`nin bağımlılığı hayati seviyedeyken, Rusya`nınki değil.
Rusya Türkiye`ye doğalgaz ihracını durdurduğu takdirde kısa vadede Türkiye`de hem üretici hem de tüketici bu durumdan büyük zarar görür.
Türkiye`nin Rusya`ya gerçekleştirdiği birçok ihracat kaleminin de yaptırımlardan etkilenmesi bekleniyor. Rus turistlerin Türkiye`ye gelmesi ülkenin ödemeler dengesi ve istihdamı icin çok önemli. Hem küresel gelişmeler hem de yapısal sorunları nedeniyle zaten riskli bir yavaşlama eğiliminde olan Türk ekonomisine Rusya vurucu darbe yapabilme potansiyeline sahip.
Türkiye için en az ekonomi kadar tehlikeli bir durumsa güvenlik ve dış politika riskleri:
Rusya küresel jeopolitik etkisini kullanarak Türkiye`nin zaten halihazırda üzerine yapışan IŞİD destekçiliği suçlamasını kuvvetlendirmeye çalışacak. Türkiye`nin daha fazla yalnızlaşmasına ve terörizm, siber saldırı gibi asimetrik risklerin artmasına şahit olabiliriz.
Muhalefet olarak birçok kez dile getirdiğimiz gibi zaten enerjide iliklerimize kadar bağımlı olduğumuz Rusya’ya bir de nükleer enerjide bağlanmak büyük bir hataydı. Bunu onlarca kez yazdık. Bu krizden sonra Hükümet belki vahim hatasını görür.
Allah esirgesin Ankara ve Paris`te olduğu gibi bir terörist saldırının tekrar ülkemizde gerçekleşmesi kuşku yok ki Rusya’yı da töhmet altında bırakacak ve ilişkileri daha da riskli bir konuma getirecektir.
İlk Hafta Varan 2: Can Dündar ve Erdem Gül`ün Tutuklanması
Kaos ortamının sona ermediğini gösteren bir diğer gelişme de Can Dündar ve Erdem Gül`ün tutuklanması oldu. MİT tırları haberi soruşturması kapsamında Can Dündar ve Erdem Gül`ün “devlet sırlarını casusluk amacıyla ifşa” suçlamasıyla tutuklanması ironik olarak yapılan haberi doğrular nitelikte.
Bu meseleyi Rusya ile yaşanan kriz ve olası jeopolitik etkilerinden ayrı değerlendirmek güç.
Eğer Moskova ile tansiyon düşmezse Rusya Türkiye`yi sistematik bir şekilde IŞİD`i desteklemekte suçlayacak. Bu konuda doğru/yanlış belge ve görüntüleri kullanmasını da bekleyebiliriz. Bu durumda Rusya`nin tezini kuvvetlendirecek.
Gazetecilerin tutuklanması basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi demokrasinin ana unsurlarının yeni dönemde de sorgulanmaya devam edilmesi, ülkedeki istikrarsızlığın ivme kazanması ve ekonomik riskleri artırması anlamına gelecektir.
İlk Hafta Varan 3: Tahir Elçi Suikastı
Cumartesi günü yaşanan Tahir Elçi suikastı ise ülkenin en kırılgan fay hatlarından olan Kürt meselesindeki gerginliğin durulmayacağının göstergesi. Olaya anlık ortaya çıkmış bir çatışma süsü verilmiş olsa da eylemin bir suikast olduğu açık ve net ortada.
Bu suikastı kimin gerçekleştiği yönünde bu aşamada bir hükme varmak yanlış olur. Fakat 1 Kasım seçimlerinde milliyetçi oyları yanına çekmek adına Tahir Elçi`yi hedef haline getiren yandaş medya, Kürtlere yönelik operasyonları ve sivil alanlarda ırkçı duvar yazıları yazılmasına göz yuman AKP iktidarının bu suikasttaki sorumluluğunu göz ardı edemeyiz.
Bölgenin AKP`nin seçim kampanyasında Beyaz Toroslarla tehdit edildiği de önemli bir veri. Beyaz Torosları bölge halkına korkutucu yapan unsur da Tahir Elçi suikastında yaşandığı gibi faili meçhul cinayetlerdi. Bu tehdit Elçi suikastıyla somutlaşmış oldu.
Yarattığı Frankenstein AKP`yi de Yiyecek
Haziran ve Kasım döneminde yüzlerce insan hayatını kaybetti. Belki AKP`ye oy vermeyi aklından geçirmeyen önemli bir kesim ülkenin gidişatından korktu, Erdoğan ile inatlaşmak istemedi. AKP`yi emanet oyuyla iktidara taşıdı.
Fakat pandoranın kutusu artık sonuna kadar açık. Yeni Hükümetin ülkede bir istikrar ve barış dönemi yaratamayacağı ortada.
Ortaya çıkardıkları kaos kendilerini de beraberinde götürecek. Çünkü kanlı ve lanetli bir iktidarın üzerinde oturuyorlar.
Eninde sonunda bu Frankenstein AKP`yi de bitirecek. Bu durum muhalefet için kolay bir zafer ihtimalini kesinlikle işaret etmiyor.
Tam tersine muhalefet baştan aşağı bir yenilenme ve çağdaşlaşma sürecinden geçmediği takdirde Frankenstein AKP ile birlikte bütün ülkeyi de yiyebilir.
Bu nedenle gidişatın sürdürülemezliğini görüp yarın seçim varmış gibi çalışmak ve ülkeyi aydınlık bir geleceğe taşımak bir zorunluluk.
Icine dusulen cok kaygan duzeyde gidisati durdurmak icin onun olusumuna bir neden (reason) aramak imkansizlasti ama mantik yoluyla (reasonable) aydinliga dogru bir cikar yol bulunacaktir.
Ayten Hanim, kesinlikle ( absolutely) size katılıyorum. (agree)
bir de stateji, bilmem ne okumuş..Sen bu niyetle ve sol yanına yat hayalini belki rüyanda görürsün..