Eğer Grönland’ı Danimarka’nın 43bin km2’lik coğrafyasına dahil etmez isek, Türkiye 783 bin km2 ile Avrupa’nın en büyük ülkesi. Nüfus olarak ise yaklaşık 79 milyonla Almanya’dan sonra en kalabalık ikinci ülkeyiz. Meseleye kişi başı milli gelir açısından baktığımızda ise durum parlak değil. Zira, Dünya Bankası’nın 2015 verilerine göre 9,130 dolar kişi başı milli gelir ile Bulgaristan ve Romanya’nın önündeyiz sadece.
Hal böyle iken Türkiye’nin yaşadığı çok önemli sorunların kökenine dair bir tartışma başladı. Doğan Kuban, Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki yazısıyla İstanbul’un artık Türkiye’nin gelişimine engel olduğuna dair bir tezi ortaya koydu.
Bu tez yeni değil. Yıllardır, panellerde, forumlarda ve çeşitli toplantılarda bunu tartışırız. Gelin biraz daha yakından bakalım.
Yüzölçümü olarak İstanbul Türkiye’nin %1’i bile değil iken nüfusun yaklaşık 20%’si İstanbul’da yaşıyor. Türkiye’deki toplam 178 üniversitenin 55’i İstanbul’da. TOBB verilerine göre 2015 yılında açılan 67.622 şirket ve kooperatifin üçte biri yine İstanbul’da. Hepsinden de önemlisi Maliye Bakanlığı verilerine göre tahsil edilen verginin %45’i İstanbul’dan. Son olarak DHMİ verilerine göre Türkiye’deki tüm havalimanlarından hizmet alan 180 milyon yolcunun yarısı İstanbul’daki iki havalimanını kullanmış.
Niceliğin yanında unutmamak gerekir ki İstanbul Türkiye’nin sadece turizm, eğitim ve lojistik yükünü taşımıyor. Türkiye’nin en önemli sanayi ve enerji tesislerinin bulunduğu Marmara bölgesinin de kalbi.
Hal böyle iken kamu bankalarını İstanbul’a taşımak, Galataport ve üçüncü havalimanı vb. ihaleleri gerçekleştirmek Krugman’ın ekonomik coğrafya teorisi ile uyumlu gözükse de gerçek öyle değil. Bir araştırmaya göre İstanbul dünyada trafik yoğunluğu en yüksek şehir. Büyük Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçti ancak yapısal bir kentsel dönüşüm gerçekleşmedi. Şehirde yeni arsa üretim imkanı sıfıra yakın ve her yıl 600 bin yeni konuta ihtiyaç var.
Türkiye’nin bir numaralı sorunu İstanbul. Ve değil üç, on köprü de yapılsa, İstanbul’un trafiğini çözmeyecek. Trafikten de önemlisi İstanbul bir kara delik gibi Türkiye’nin bütün nitelikli kaynaklarını çekerek Anadolu’nun gelişimini engelliyor. Acı ama gerçek bir şey söyleyeyim size. 1 Kasım genel seçimlerinde AKP’ye %68,3 oy veren Gümüşhane’de aynı yıl kurulan şirket sayısı 0.
Türkiye’nin önündeki yol gelişmiş ülkelerin çoğunda olduğu üzere şehirlerin ihtisaslaşmasında. Bu doğrultuda atılan adımlar yok diyemeyiz. Özellikle çağrı merkezlerinin doğuya taşınması vb. projelerin yaygınlaşması lazım. Üretimlerini Anadolu’da yapan holdinglerin merkezlerini aynı şehirlere taşıması, ticaretin ağırlıklı olarak liman şehirlerine kaydırılması ve tersine göçün teşvik edilmesi artık elzem. CHP’nin “Merkez Türkiye” projesi anlattıklarıma güzel bir örnekti.
İstanbul’un daha fazla yatırım almadan nüfus yoğunluğunu azaltmak ve özellikle Anadolu’daki belirli şehirlerin eski yıldızlarını parlatmak gerekiyor. En azından rehberimiz matematik bize bunu söylüyor.
Sadece akil degil gonul de bunu istiyor da farkindaligi sifurlamus halk bunun farkinda degil. Gelecege salimen girmemiz icin tabii ki geri goc elzem ama bunu halkin farketmesi gerek.Galiba bu oladuruyor. Umit edelim ki kaynaklar heder edilmeden akillar basa gelir ve iyi, guzel,dogru ve saglikli bir yasamin dengeli nufus dagilmi ile olacagi anlasilir.